Dünya basını AB'nin Türkiye kararını böyle değerlendirdi...

AB'nin, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da dün başlayan Doruğu'nda, Türkiye'ye üyelik müzakerelerinin başlangıcı için şartlı olarak Aralık 2004 tarihi üzerinde anlaştığının açıklanması, dış basında geniş yer buldu.

İngiliz The Guardian gazetesi, ilk sayfasında verdiği haberinde, ''Avrupalı liderlerin, Türkiye, ABD ve İngiltere'nin, Türkiye'ye erken müzakere tarihi verilmesi umutlarını yok ettikleri'' yorumunu yaptı.

Şartlı 2004 tarihini ''sürpriz olumsuz karar'' olarak değerlendiren gazete, AB liderlerinin ABD ve İngiltere'den gelen yoğun baskıları da görmezden geldiklerini, kararın ''Türkiye'deki reformist hükümet tarafından aşağılayıcı bir tokat olarak algılanacağını'' yazdı.

Gazetede ''bir Hıristiyan kulübüne katılmak gerçekten Türkiye'nin çıkarına mı?'' başlığıyla yayınlanan bir yorumda ise ''Türkiye'deki laik orta sınıfın AB'yi aşırı İslamcı çizginin antikoru olarak gördüğü'' savunuldu.

''Türkiye'de iki farklı senaryonun uygulanmaya çalışıldığı, bunlardan birinin ülkeyi daha İslami bir çizgiye çekmek, diğerinin de bu çizgiden uzaklaştırmak olduğu'' görüşüne yer verilen yorumda, ''Bu bitmemiş bir film ve Avrupa'nın bu filmdeki rolü, şimdi eskisinden daha merkezi ve önemli'' ifadeleri kullanıldı.

The Independent gazetesi de ''Büyük Avrupa projesi büyük sıkıntıda'' başlığıyla yayınladığı haberinde, Türkiye'nin tüm zirveyi, adaylığı ile ilgili tartışmalarla ''rehin aldığını'' öne sürdü.

Haberde, ''Kıbrıs'ta çözüm, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası, muhtemel Irak harekatı gibi konuların, Türkiye'nin Avrupa ile nişanlanması ihtiyacını daha acil hale getirdiği'' yorumu yapıldı.

İTALYAN BASINI

İtalya'nın en yüksek tirajlı Corriere della Sera gazetesi ise ''Türkiye'nin Kopenhag'da aldığı sert cevabı içine sindirmek zorunda olduğu'' yorumunu getirdi.

Sol görüşlü La Repubblica gazetesi de, Türkiye ile AB arasındaki ''pürüzler'' olarak, ''ekonomik istikrarsızlık, insan hakları sorunu, Kıbrıs meselesinin'' yanı sıra ilk kez ''tüm dinler için hoşgörünün garanti edilmesi ve din özgürlüğü problemini'' saydı.

Merkez sağ görüşlü La Stampa gazetesi, ''Avrupa'nın Türkiye'ye teslim olmadığını'' yazdı.

AVUSTURYA MEDYASI

Avusturya televizyonu (ORF) ve Avusturya haber ajansı (APA) ise kararı ''Türkiye'ye yarı kesin tarih'' ifadesiyle verdiler.

ORF ve APA, zirvede Türkiye'ye tarih verilmesi konusunda üye ülkelerin ikiye bölündüğüne işaret ettiler. ORF, Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel'in de son dakikaya kadar ''Türkiye'ye kesin bir tarih verilmesine karşı çıktığını'' bildirdi.

Türkiye'nin 2004 yılında yeni üyelerin katılımıyla AB yolundaki engellerin artacağı endişesiyle Kopenhag zirvesinde kesin tarih almakta ısrar ettiğini belirten ORF, şartlı 2004 tarihinin, Almanya ile Fransa tarafından önerilen tarihin önünde olduğunu kaydetti.

ORF, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ismini vermediği bir danışmanının ise AB kararını ''olumlu'' olarak değerlendirdiğini ve verilen tarihi ''ara çözüm olarak'' nitelediğini duyurdu.

BELÇİKA BASINI

Belçika'nın muhafazakar ''La Libre Belgique'' gazetesi, bugünkü baskılarında, Türkiye'nin AB üyeliği konusuna iki tam sayfa ayırarak farklı görüşlere yer verdi.

Türkiye'nin AB nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Demiralp, Türkiye-AB ilişkilerinin son derece önemli bir aşamaya geldiğini belirterek, AB'nin, genişleme sürecinde Türkiye'nin yerine gereken dikkati göstermesi beklentisini dile getirdi.

AB ile Gümrük Birliği'ni gerçekleştirmiş olan tek aday Türkiye'nin ekonomik gücü üzerinde duran Büyükelçi Demiralp, yapılan reformları anlattıktan sonra, ''Türkiye, tam üyelik müzakerelerinin gelecek yıl başlamasını istiyor'' dedi.

Şimdi şaşırtma sırasının AB'de olduğunu, AB'nin stratejik vizyonuna ve olgunluğuna inanmayanlara karşı, Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı verilmesi gerektiğini belirten Demiralp, ''Türkiye-AB ilişkileri, Lüksemburg zirvesinde yaşanan türden yeni bir başarısızlığa zor tahammül eder'' dedi.

Türkiye'ye yeşil ışık yakmayan olumsuz bir yaklaşımın, ilişkilerde, kaçınılmaz bir şekilde ''belirsizlik ve negatif gelişmeler'' getireceği üzerinde duran Büyükelçi Demiralp, ''Kopenhag garına doğru 3 tren yol alıyor. Türkiye tarih istiyor. Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nda (AGSP) bir karara ulaşılması söz konusudur. BM Genel Sekreteri'nin planı çerçevesinde bir Kıbrıs devletinin AB'ye olası katılımına ilişkin karar da alınacak. Avrupa diplomasisi, bu 3 trenin gar girişinde çarpışmasını önlemeye özen göstermelidir'' diye konuştu.

Demiralp, Annan planının, Türkiye'nin AB'ye katılacağı varsayımıyla hazırlandığını, bu varsayıma saygı gösterilmediği takdirde planın başarısız olacağını belirtti.

SABOTAJ

Belçikalı yazar Christopher Gerard ise ''Avrupa dışı bir ülke olan'' Türkiye'nin AB'ye katılımının, ''AB'nin siyasi ölümü'' olacağını, bunun, ''coğrafi, tarihi ve siyasi açıdan anlamsızlık'' ifade edeceğini öne sürdü.

''Türk tehdidinden'' söz eden ve ''Avrupalıların Türklerle, fikirleriyle ve kılıçlarıyla hep çarpıştıklarını'' anlatan Gerard, ''Dalgınlara hatırlatmak gerekir: Türkiye AB'ye girerse, kısa zamanda Orta Asya Türk cumhuriyetleri de gelir. O zaman, 15 yıldan az bir süre içinde, AB'nin yarısı Müslüman olur. En büyük ordu ve parlamentolarda en büyük katılım oranı Türklerde olur'' dedi.

Gerard, bunun, İngiltere ve Amerika tarafından hedeflenen, AB'yi sabote etme ve felakete sürükleme planı olduğu görüşünü savundu.

Christopher Gerard, ''iki medeniyet arasında yüzyıllardır sinsi bir mücadele sürdüğünü'' ifade etti.

ALMAN TELEVİZYONLARI

Alman televizyon kanalları, Türkiye'nin Kopenhag zirvesindeki AB üyeliği çabalarına geniş yer verdi.

Alman 1. televizyon kanalı ARD, Başbakan Abdullah Gül'ün ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kopenhag'da yaptıkları temasları aktararak, Türk ve Yunan hükümet temsilcilerinin bugüne kadar hiç olmadığı kadar çok biraraya geldiklerine dikkati çekti.

Türk ve Yunan hükümet temsilcileri arasında çok olumlu görüşmelerin yapıldığına, Gül'ün 2003 yılında üyelik müzakerelerine başlanmasını isterken Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis'in de görüşmelere 2004 yılında başlanmasından yana olduklarını açıkladığına işaret edildi.

Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Genel Başkanı ve Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber de ARD'ye yaptığı açıklamada, Türkiye'nin farklı bir tarihe ve kültüre sahip olduğunu, Türkiye ile çok sıkı bir işbirliği istediklerini, ancak bunun AB'ye tam üyelik şeklinde olmaması gerektiğini tekrarladı.

Phoenix adlı özel televizyon kanalı da, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'nden (CDU) bir heyetin de Kopenhag'da diğer AB ülkelerinin muhafazakar parti temsilcileri ile biraraya geldiğini, ancak CDU Genel Başkanı Angela Merkel'in, aradığı desteği bulamadığını, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini belirtti.

Televizyonda yayınlanan bir açık oturumda da Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Türkiye'nin AB üyeliğini destekledi.

Fischer, ''Türkiye gibi büyük bir Müslüman ülke AB üyesi olmak için demokratikleşmeyi tam olarak gerçekleştirebilirse bu uluslararası terörizme karşı mücadelede elde edilmiş büyük bir başarı olacaktır. Ancak Türkiye'nin AB üyeliğini, Amerikalı dostlarımızın istediği kadar çabuk gerçekleştirmek mümkün değil'' diye konuştu.

Açık oturuma katılan Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker ise aday ülkelerin AB'ye girmesi konusunda demokratikleşme sürecinin arka plana atılmaması gerektiğini söyledi.

Başa dön
Nach oben