Z. YENER ORKUNOGLU:

Felsefe ve Demokrasi

Felsefe ve Demokrasi arasındaki ilişki konusu çok az incelenmiş konulardan biridir. Marx, 'Felsefi araştırmanın ilk koşulu, yürekli ve özgür bir kafadır' demişti.

Felsefe ve Demokrasi arasındaki bağı daha iyi anlatan bir söz bulmak zordur herhalde. Felsefi düşünce neden demokrasiye ihtiyaç duyar?

Bu sorunun cevabı felsefenin ne olduğunda yatmaktadır.

Sanatçılar; 'Sanat olmadan olmaz' ; bilim adamları, 'Bilim olmadan olmaz'; eğitimciler, 'Eğitim her şeyin temelidir' derler.

Felsefeciler de 'Felsefe olmadan olmaz' derler genellikle.

Peki ama felsefe nedir?

Bu soruya verilecek en kısa cevap şudur: Bilim, 'nasıl' sorularına cevap ararken, felsefe, 'ne' sorularını yanıtlamaya çalışır.

Örneğin felsefe, 'Toplum nedir ?', 'Insan nedir?' 'Zaman nedir'? sorularını sorar.

Toplum bilimleri ise, 'Toplum nasıl oluşur ?', 'Insan nasıl değişir' 'Zaman nasıl ortaya çıktı?' sorularına cevap arar.

'Ne' sorularına cevap arayan bir 'düşünce bilimi' olarak felsefenin en önemli özelliği, sorunları irdelemesi ve sorunun özüne inmesidir. Çünkü sorunun özüne inmeden 'ne' sorusuna cevap vermek mümkün değildir.

Yürekli ve özgür bir kafaya sahip olmanın en önemli şartı özgür bir ortamdır. Eski Yunanistan'ın politik ortamında ortaya çıkan demokrasi, felsefinin gelişmesine zemin hazırlayan en önemli koşullardan biriydi,

Türkiye'nin en büyük 'partisi' düşünmeyi tehdit olarak görmektedir. 2 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra felsefenin okullardan kaldırılmış olması tesadüf değildir.

Teolojiyi felsefe diye yutturan bir ülkenin demokrasisi de ona göre olur.

Bir toplumda yalnızca bir seçim sisteminin olması, bir parlementonun varlığı, insanların oy kullanması demokrasinin varlığını ispatlamaz. Demokrasi düşünce özgürlüğünü şart koyar. Demokrasiyi kendi gerçekliğine uydurarak çarpıtan Türkiye'de özgürlük mücadelesinin başındayız. En iyi siyasal demokrasi bile emeğiyle geçinen insanların ekonomik köleliğine dayanır.

Insan, gelecek tasarımı, hayalleri ve düşünceleri olmadan eleştirel düşünemez. Eleştirinin temeli gerçekleşebilir hayaldir. Insanı yaşama bağlayan hayallerdir. Hayalsiz yaşam çıkmaz sokağa benzer. Hayalleri olmayan insanın eleştirel ve yaratıcı fikirleri de olamaz. Felsefi düşünüş için özgür kafalara, özgür kafalar için de demokrasiye ihtiyaç vardır.

Türkiye'nin yürekli ve özgür kafalara ihtiyacı vardır. Yürekli ve özgür bir bilince sahip olmanın ilk koşulu, eleştirel düşünmektir. Eleştirel düşünmek öyle sanıldığı kadar kolay değil. Eleştirel düşünmenin ilk temel şartı: Bugün yaşadığımız dünyadan daha farklı, daha insancıl bir dünyanın olabileceğini hayal etmektir. Geleceğe ilişkin hayal ve toplum projesi olmadan eleştirel düşünce mümkün değildir.

Hiçbir şeye inanmıyorsanız, hiçbir hayaliniz yoksa bir hiçsiniz. Inançsızlık ve ideolojisizlik 'hiçbir yerde' olmak demektir. Olaylara 'hiçbir yerden' bakmak demek, aslında bakamamak demektir.

Inançsızlık ve hayalsizlik, ayakta uyumak demektir. Eleştirel düşünce denince, Einstein'ın 'uyumak yarı ölümdür' sözü gelir aklıma. Eleştirel düşünmemek, uyumaktır, yarı ölüm demektir. Yaşamlarını ayakta 'uyuyarak' geçiren bir toplumda eleştirel düşünce kendini çölde hisseder.

y.orkunoglu@t-online.de