Dünya Küreselleşme Karşıtları Koalisyonunun 16-19 Mart 2001 tarihinde İsviçrenin CENEVRE kentinde yaptıkları Strateji toplantısına Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubunu temsilen katılan Gaye YILMAZ’ın GATS konusunda hazırladığı ön rapordur.
“Korkarım şu anda ne Hükümetler neyin altına imza attıklarının, ne de şirketler neler kazandığının farkında değiller.” Dünya Ticaret Örgütü eski Başkanı Renato Roggerio’nun GATS Anlaşması üzerine yorumu.
GATS NEDİR?
GATS-(The General Agreement on Trade in Services) Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’dır. 1947 yılında imzalanan GATT-Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması anlaşması kapsamında 1986-1994 yıllarında yapılan Uruguay Raundunda GATT’a dahil edilmiştir. GATS müzakereleri GATT’ın devamı olarak 1.01.1995 tarihinde faaliyete geçirilen WTO-Dünya Ticaret Örgütü içerisinde sürdürülmekte ve 2002 yılı sonunda bitirilmesi hedeflenmektedir.
GATS ANLAŞMASININ GENEL KAPSAMI:
GATS, tüm hizmet alanlarının serbest piyasaya açılması için mevcut düzenlemeleri genişleten ve hukuki işlerlik kazandıran ilk çok taraflı yatırım ve ticaret anlaşmasıdır. Hatta, Dünya Ticaret Örgütü Sekreteryası bu anlaşma için şöyle demektedir : “GATS, sadece sınır ötesi ticaret ve yatırımları kapsamakla kalmayıp; bir hizmetin yerine getirilmesiyle bağlantılı olarak akla gelebilecek tüm sektörleri (hizmet ve mal üretim sektörleri) kapsayan bir “hizmet yatırımları ve hizmet ticareti anlaşmasıdır” .
DTÖ, GATS müzakerelerini 11 ana başlık altında yürütüyor ve belirlenen ana başlık, alt bölüm ya da sektör ve grupların anlam ve içeriğinin tanımlanmaması için DTÖ’nün ciddi çaba sarfettiği görülüyor. Böylece, anlaşma hayata geçirildiğinde yazılması unutulmuş boyutları bile kapsayabilecek kadar esnek bir metin elde edilmesi planlanıyor. Piyasanın acımasız ellerine teslim edilmesi konusunda anlaşma sağlanan 11 temel kategori ise:
- Telekom, posta hizmetleri, görsel ve işitsel iletişim hizmetleri de dahil olmak üzere iletişim
- İnşaat ve bağlantılı mühendislik hizmetleri
- Eğitim
- Su iletim sistemleri, enerji ve atık su işleme
- Tüm çevresel hizmetler
- Finansal, mali ve Bankacılık hizmetleri
- Sosyal hizmetleri de kapsayacak şekilde sağlık ve bağlantılı hizmetler
- Turizm, seyahat ve bu iki sektörle bağlantılı tüm hizmet ve ürünlerin (!!!) üretimi
- Kültürel ve sportif hizmetler
- Kara, hava, deniz ve tüm diğer ulaşım hizmetleri ve
- DİĞER hizmet alanları
Belli alt hükümlerinde ilgili mal üretimlerini bile içine alan GATS anlaşması, aslında muazzam bir kapsama sahip. Örneğin dağıtım hizmetleri söz konusu olduğunda, dağıtıma konu olan sınırsız sayıdaki ürünün üretiminin de piyasa koşulları ve GATS talimatlarına uygun olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Dünya Ticaret Örgütü eski Başkanı Renato Roggerio anlaşma ile ilgili düşüncelerini şöyle özetliyor : “ GATS ile, daha önce ticaret polirikası içinde tanımlamadığınız alanları bile piyasa ekonomisine açabiliyorsunuz ve yabancı hizmet tacirlerine yerlilere tanıdığınız hakların aynısını tanıyıp; objektif (sermayenin kendi içinde objektiviteden söz ediliyor) kriterler uygulanacağını garanti ediyorsunuz. Korkarım şu anda ne Hükümetler neyin altına imza attıklarının, ne de şirketler neler kazandığının farkında değiller.”
Hizmetlerin arzı ve tüketimi GATS içinde 4 ana başlık altında ele alınıyor :
1- 1- Sınır ötesi hizmet arzı : Bir üye ülkede üretilen bir hizmetin, bir başka üye ülkede satılması. Örnek: Uluslararası Posta ve Telekomünikasyon hizmetleri
2- 2- Hizmetin üye ülke dışında tüketilmesi : Bir üye ülkede üretilen bir hizmetin, aynı ülkede geçici olarak bulunan başka bir üye ülke vatandaşına sunulması. Örnek : Turizm
3- 3- Ticari bir varlık oluşturmak : Bir üye ülkenin servis sağlayıcısı tarafından, bir diğer üye ülkenin topraklarında oluştutulan ticari varlık. Bu madde, hizmet alanı ile ilgili tüm yabancı yatırımları kapsıyor. Örnek: Yabancı Bankaların başka ülkelerde şube açması
4- 4- Gerçek kişilerin varlığı : Bir üye ülkenin bir servis sağlayıcısı tarafından sağlanan hizmetlerin, başka bir üye üye ülkenin farklı bir üye ülkedeki vatandaşları üzerinden ticarete konu edilmesi. Bu madde ile dünya çapında faaliyet gösteren lojistik (UPS ve DHL benzeri) şirketlerinin ülkelerdeki sığınmacı ya da göçmenleri tüm hak ve normları ihlal ederek istihdam etmesi meşrulaştırılıyor.
GATS anlaşması için, ilk imzalandığı 1994 (Uruguay raundunun sonunda) yılında “built-in” adı verilen yapı belirlenmiş. Özetle, geçmişte yapılan takvim ve programlardan vazgeçilemeyeceğı ama diğer yandan da sürekli olarak yeni program ve yapılandırmalara açık tutulacağı anlamına geliyor. Örneğin, 1994 yılında takvime bağlı olarak piyasa ekonomisine açılması kararlaştırılmış sektörler üzerinde geriye dönük yeni pazarlıklar yapılamazken, ileriye dönük her türlü program ve liberalizasyon girişimi tartışılabiliyor. Ya da, bugün Eğitim alanında sadece Üniversiteler görüşülüyorsa, bu hiç bir şekilde ileride lise ve ilk öğretiminde anlaşma kapsamına alınmayacağı anlamına gelmiyor çünkü anlaşma sermaye yanlısı dinamik bir yapıya sahip.
Anlaşma imzalandıktan sonra eğer herhangi bir ülke yğklenmlerinden kaçacak, ya da hizmet tacirlerinin beğenmediği uygulamalara girişecek olursa, hizmet yatırımcılarına Dünya Ticaret Örgütünün Tahkim Kuruluna gitme hakkı tanınıyor. Anlaşmada, yatırımcının potansiyel kar kayıplarının bile ev sahibi ülke tarafından karşılanması karar altına alınmış durumda tıpkı MAI anlaşmasında olduğu gibi.
MAI Anlaşmasından hatırlarda kalan pek çok hüküm GATS içinde aynen yer alıyor. Bunlardan bazıları:
Ulusal Muamele hükmü:Yabancı yatırımcılara yerliler ile aynı, eşit haklat uygulanacak. Örneğin Eximbank üzerinden KOBİ’lere sağlanan ucuz krediler ya tüm yatırımcılara da verilmek ya da kaldırılmak zorunda.
En Çok Kayrılan Ülke Hükmü: Bir ülkenin çeşitli ekonomik, siyasi ya da kültürel ortaklıklar dolayısıyla farklı bir ülkeye tanıdığı yatırım ve ticaret ayrıcalıkları aynen bütün GATS üyesi ülkelere de tanınmak zorunda.
Ayrımcılık Yapılmamasına İlişkin Hüküm: Aslında yukarıdaki iki hükümden farklı olmayıp sadece onları daha da güçlendirme amacıyla getirilen bir madde.
Uluslararası Tahkim Hükmü: MAI Anlaşma Taslağındaki Uluslararası Tahkim Hükümlerinin tümü GATS Anlaşmasında da aynı şekli ile geçerlidir.
Fakat bazı konularda da MAI’dekiyle aynı etkide olmasına karşın, madde isimlerinde değişiklik yapılmak suretiyle tepkiler minimize edilmeye çalışılmış. Bu tip maddelerin başında ise “Piyasa işleyişi önündeki gereksiz engellerin kaldırılması”na ilişkin hüküm geliyor. “Gereksiz” olma sıfatı tanımlanmadığı için süreç içersinde tüm sosyal hak ve kazanımlar “gereksiz” addedilerek kaldırılabilecek.
GATS HALKLARIN YAŞAMLARINI NASIL ETKİLEYECEK.
DTÖ Sekreteryası, anlaşmanın hiç bir bölümünde ülkelerin kamu hizmetlerini özelleştirmek zorunda oldukları gibi bir cümlenin olmadığı şeklinde bir savunma geliştirmiş. Aslında bu cümleye söyleyecek pek fazla bir şey yok, Fakat, anlaşmanın kaleme alınması sırasında kullanılan muğlak dil, hükümlerin özelleştirmeden de çok öteye gidebileceğini ortaya koyuyor ve zaten asıl sorun da burada.
Eğitim:
Örneğin Eğitimin piyasa ekonomisine açılması cümlesinden, iki sonuç çıkarılması gerekiyor 1- Kamu eğitim kurumları serbest piyasa ve serbest rekabete uygun hareket etmek zorundalar ya da 2- Kamu, eğitim vermekten vaz geçerek piyasa işleyişine engel oluşturmamış olacak. Eğer, Kamu piyasa ekonomisine uygun bir tarzda eğitim verme kararı alırsa okullar piyasa ölçütünde fiyatlandırılacak, eğitim personeli farklı uygulamalarla korunmayacak (iş güvencesi, asgari ücret, sosyal güvenlik v.b.) ve Kamu, özel okullardan daha kaliteli bir eğitim veriyorsa bu hizmeti mutlaka özel okullardan daha pahalı bir bedelle verecek ki özel eğitim şirketleri kamu okullarıyla özgürce rekabet edebilsin. Kısaca parası olan eğitim alabilecek, geri kalanlar ise başlarının çaresine bakacak bu sadece olayın bir boyutu. Çalışanları nelerin beklediği ise eğitim için verdiğimiz örnekten zaten anlaşılıyor.
Sağlık:
GATS müzakerecileri toplum sağlığı ve doğrudan sağlık hizmetlerinin anlaşma kapsamına dahil edilmeyeceğini belirtiyorlar ve gelinen noktadaki boyutu da şöyle açıklıyorlar: Hastanelerin hotel ve restaurant hizmetleri ile idari (muhasebe, yönetim v.b.) hizmetleri ayrılarak piyasa ekonomisine açılacak. Eğer kamu sağlık hizmetleri tam anlamıyla piyasa ekonomisi koşullarında verilirse bir sorun yok. Aksi taktirde bu birimlerin de ya özelleştirilmesi ya da kamu tarafından piyasa fiyatları ve kalitesinde satılması gerekiyor. Şimdilik ve sadece en yoksul gruplar için kamunun belli düzeyde sağlık hizmeti vermeye devam etmesine göz yumuluyor.
Su dağıtım hizmetleri de anlaşma kapsamında:
GATS’ın bu maddesiyle hedeflenen sadece suyun yerelde boru hatlarıyla iletimi değil kuşkusuz, su kaynaklarının da kamudan özel sektöre el değiştirmesi amaçlanıyor. Bu konu özellikle düşük gelir grubundaki ülkeler için çok ciddi ve yaşamsal sorunlar üretme potansiyeline sahip. Aylık gelirinizin üçte birini su faturası olarak ödediğinizi bir hayal edin. Böyle bir gelişmenin iki türlü sonucu olacaktır: 1- Daha düşük bir bedel ödemek için eskiye oranla çok daha az su kullanılması ya da 2- Kullanılan su miktarında bir değişiklik yapmadan diğer yaşamsal harcamalarda kısıntıya gidilmesi. Birinci tercihin kullanılması halinde başta salgın enfeksiyon hastalıkları olmak üzere toplum sağlığı ciddi bir tehdit altında olacak, ikinci tercihte ise kısıtlanan diğer harcamaların özelliğine göre psikolıjik ve sosyalojik yeni sorunlar ortaya çıkacaktır. Su’yun piyasa ekonomisine açılmasının bir diğer çok önemli boyutu ise tarımsal üretimdir. Özellikle ulusal gelirinin önemli bir bülümünü tarım üretiminden sağlayan ülkelerde tarım giderek küçülmek kalacak, bu durum da dünyanın gelecekteki gıda yeterliğini daha da sürdürülemez boyutlara taşıyacaktır.
GATS’ daki suyun özelleştirilmesi planlarının mimarı ise Avrupa Birliği Komisyonu’dur. Özellikle Aralık ayında yapılan AB Nice zirvesi sonrasında yetkileri genişleyen AB Komisyonu, müzakerelerdeki pazarlıkları sanki iki ulus ötesi Avrupa Şirketi adına yürütmektedir: Suez Lyonnaise des Eaux ve Generale des Eaux isimli şirketler. Söz konusu bu iki şirket faaliyetini dünya çapında sürdüren ve esas olarak uluslararası su dağıtım ve iletimi ile ilgilenen gruplardır.
Turizm Hizmetleri:
“Bu kadar ağır saldırılardan sonra kimsede tatil yapacak hal kalmaz, dolayısıyla Turizm alanında ne yaparlarsa yapsınlar nasıl olsa biz yoksulları yaralayamazlar” demeyin. Çünkü Turizm, GATS kapsamında salkımlandırma (Clusters Approach) anlayışıyla ele alınıyor ve böyle olunca da kapsamadığı hiç bir yaşamsal alan kalmıyor. Pasaport, vize işlemlerinden, suyun ve tarımsal gıdanın piyasa ekonomisine açılmasına, turizm meslek liselerinin özelleştirilmesinden , turizm personelinin rekabet koşullarında istihdam edilmesine (asgari ücret, sosyal güvenlik v.b. sosyal kazanımların olmadığı bir işgücü piyasası) ve her türlü kamusal ulaşımın özelleştirilmesine kadar herşeyi içine alan bu madde bile aslında tek başına yaşamlarımızı karartmaya yetecek özellikler taşıyor.
Hapishaneler:
Hapishanelerin bile GATS kapsamına alınmış olması aslında konunun ne vahim boyutlara ulaştığının da bir göstergesi. Bu konuda ABD örnek olarak gösteriliyor. ABD’nde halihazırda kar amacıyla faaliyet gösteren 193 hapisane işletmesi bulunuyor. Bunların bir bölümü henüz inşaat halinde ve faaliyette olanlar ABD’ndeki toplam hapishane nüfusunun %7’sini barıdırıyor. Bu şirketlerin sadece 1998 yılında elde ettikleri kar ise 1 milyar Amerikan Doları. Bu şirketlerden iki tanesi Wackenhut ile Corrections Corporations of America (CCA) şimdilerde ulusötesileşmiş durumda (Porto Rico, İngiltere, G.Afrika, Avustralya ve Kanada’da da mahkumlar üzerinden ticaret yapıyorlar.) Sadece CCA’nın toplam yatak kapasitesi 73 bine ulaşmış durumda. Amerika’da tek sorun hapishanelerin özelleşitirilmiş olması değil kuşkusuz, ayrıca toplam 36 eyalette özel hapianeler içinde özel şirketler için üretim birimleri oluşturulmasına izin verilmiş ve mahkumlar bu fabrikalarda zorla çalıştırılarak inanılmaz ölçülerde sömürülüyorlar. New York Times, 36 eyaletteki hapisane fabrikalarında toplam 3500 kişinin çalıştırıldığını belirtiyor. Bir diğer boyut ise özel hapianelerde yapılan ırk ayrımcılığı. Özel hapisanelerdeki, uyuşturucu kullanmakla suçlanan siyah mahkumların sayısı beyazların tam 13 katına ulaşmış durumda. Kokain mahkumlarında bu sayı 5 kat. Zenciler ve azınlıklara verilen cezalar beyazlara verilenlerden hem çok daha uzun, hem de çok ağır koşullar altında yaşanıyor. Sonuç olarak hapisanelerin özelleştirilmesi 2 temel eğilimi besliyor: Azınlıkları ve farklı ırkları hedef alan bir yargı sistemi, özel sektörün hapisane koşulları üzerinden emeği köleleştirmesi.
İşçiler ve Sendikalar:
GATS, başta pek çok hizmetin internet üzerinden verilmesini hızlandırmak suretiyle tüm dünyada emeği ucuzlatıp, emek hareketini daha da zayıflatacak bir potansiyele sahiptir. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ya da serbest piyasaya açılması kamudaki örgütlü işçilerin yerini örgütsüz ve daha ucuz emeğe terk etmesi sonucunu yaratacaktır. Tüm bu gelişmeler, ücret ve sosyal kazanımlarda dibe doğru yarışı daha da hızlandıracaktır. İşte bu yüzden, 3 yıldır süregelen küreselleşme karşıtı hareket içinde yer almayan uluslararası federasyonlar da artık karşıtlar grubuna katılmaya başlamışlardır. 16-19 Mart tarihlerinde Cenevre’de yapılan, grubumuzun da temsil edildiği, dünya karşıtları kolisyonu strateji toplantısına ilk kez PSI-Uluslararası Kamu Çalışanları Sendikalar Konfederasyonu da resmi düzeyde katılmıştır.
Ancak, GATS sadece kamu çalışanlarına zarar vermekle kalmayacak, gerek tarımda yaratacağı çöküşten kaynaklanacak göçün neden olacağı işsizlik artışı, gerek hizmetlerin üretilmesi için gerekli olan ürünlerin üretimini de kapsaması ve gerekse ülkelerin KOBİ’lere tahsis ettiği destekleme kredilerini de serbest piyasa önündeki engeller olarak tanımlaması dolayısıyla mavi yakalı olarak tanımlanan ve ister kamu isterse özel sektörde çalışıyor olsun tüm emekçilerin yaşamlarını alt üst edecek bir sermaye saldırısıdır.
Emeklilik Fonları:
Emekçilerin ücretlerinden yaptıkları büyük fedakarlıklarla oluşan ve giderek tüm dünyada hızla özel finans şirketlerine aktarılmak suretiyle özelleştirilen Emeklilik Fonları, GATS içinde hem amaç ve hem de araç gibi işlev görmektedir. Sosyal Güvenlik Sistemlerinin özelleştirilmesi hedefi bu alanı bir amaç haline getiriken, özelleştirilen Emeklilik Fonlarının, yeni ve farklı alanlardaki özelleştirmelerde şirketlerin kapitali olarak kullanılması ise Emeklilik Fonlarımızın ya da başka bir deyişle geleceğimizi garanti altına alabilmek için yaptığımız fedakarlıkların bu kez toplumsal hizmetleri yine bizlere para karşılığında satılması için araç haline getirmektedir.
Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu
|