Nisan 2004 / April 2004
ABDÜLHAMİD DÜŞERKEN
Gökhan Özkan
Her yıl hazırlık telaşını düzenleyenler kadar izleyicilerin de beraber yaşadığı, heyecanla beklenen Almanya Türkiye Film Festivali; Abdülhamid Düşerken’i Nürnberg’li sinema severlerle buluşturdu.
Uzun zamandır izlemek istedigim bu filmın biletini almak için gişeye geldigimde, önümde bekleyen kalabalığın; büyük çoğunluğunun o an gösterimde olan onlarca Hollywood filmine degil de Abdülhamid Düşerken`i izlemeye geldigini gördüğümde şaşırdım. Sevindim.
Salona girdigimde gördüğüm doluluk, sevincimin daha da artmasına neden oldu. Türk izleyicilerin yanında oldukca çok Alman izleyici de salondaydı. Sanırım, Abdülhamid`in Osmanlı tarihinde bıraktıgı derin izlerin Alman tarihine yansımalarıydı Alman izleyicileri salona ceken güç.
Abdülhamid, Istanbul`un hatta Yıldız sarayının dışına pek çıkmadıgı halde; Karadag, Romanya, Sırbistan, Bulgaristan prensleri, Iran Şahı Nasireddin ve oglu Muzaffereddin, ABD Baskanı General Grand gibi önemli konukları sarayında agırladı. Hükümdar, Kral ve Baskan ziyaretlerinin en önemlisi, en unutulmayanı Alman Kaiseri II. Wilhelm`le eşinin Istanbul`a gelişleri oldu. Bu ziyaret öncesi aylarca hazırlıklar yapıldı. Saray içi hazırlıkların yanı sıra Alman ve Osmanlı basınında aylarca Türk- Alman ilişkileri konu yaptıldı. II Wilhelm uzun sürecek olan Orient yolculugunun ilk duragı olan Istanbul`a 18.Ekim.1898`de geldi. Topkapi`da agırlanan konuklar, Müze-i Hümayun`u, surları, sarayları, Pera`yı gezdiler, Abdülhamid`le Tiyatroları ve Operaları izlediler. II Wilhelm, 4 gün süren bu gezinin anısına Almanya`dan getirdigi Alman cesmesini Sultan Ahmet`e kurturttu.
Abdülhamid, Alman Karl Jansen`den oymacılık ve Marangozluk teknikleri ögrendi. Saraydaki Marangozhanesinde yaptıgı oymalar birer sanat eseri kabul edilir. Yıldız sarayı içindeki Hümidiye camii`nin gül agaçından oyma, kafesli cumbaları onun eseridir.
Filmi izleyen Türk izleyicilerin film sonrası yaptıgı yorumların başında “ Biz Abdülhamid`i bu yönleriyle hiç tanımıyorduk.” geliyordu.
Evet yorum yerinde ve dogru.
Çünkü, Cumhuriyet dönemiyle başlayan ulus yaratma, Türkleştirme politikalarının sonucu, Karga burunlu, Kambur Padişah veya Ulu Hakan, Kızıl Sultan diye ögretilen Abdülhamid`in Enternasyonal ve Entellektüel kişiligi yıllarca diger Osmanlı Padisahlarında da oldugu gibi Osmanli`yi O kaka göstermek, Cumhuriyeti yüceltmek icin ögretilmedi,unutturuldu.
Abdülhamid´in Yildiz kütüphanesinde topladıgı onbin cilt dolayındaki kitap ve özel merakı olan imparatorluk fotografları, Filmde de konu olan, Selanik`ten gelen Harekat ordularının Istanbul`a girişinden sonraki günlerde, yıldız yagması denilen olaylar sırasında talan ve tahrip edilmiş olsa da bir kısmı hala Üniversite kütüphanesindedir.
Cumhuriyeti milad kabul edip, Osmanli Imparatorlugunun hükümdarlarından bir kısmını iyi kabul edip gün yüzüne, bir kısmını da kötü kabul edip karanlık zindanlara haps etmenin, real tarihi degiştirip resmi bir tarih yaratmanın Cumhuriyet`e hiç bir faydasi yoktur.
Osmanlıogullarının tarih sahnesine çıkışlarından 3.Mart.1924´e (Hilafete son verilmesi) kadar geçen 700 küsür senelik süreç boyunca İmparatorluga hükmeden 36 Padişahın aynı zamanda birer insan oldukları hep göz ardı edildi.
Abdülhamid Düşerken filmi, bir padisahın aynı zamanda bir insan oldugu, onun da duyguları, merakları, hobileri oldugu, olayları iyi veya kötü diye manupule etmeden çok güzel işlemiş.Bu nedenle Ziya Öztan`ı, bir ilki başlattıgı için tebrik ederim.
Yurtdışında yasamanın zorluklarından biri de sizi siz yapan kültürden ve onun faaliyetlerinden uzak kalmanız. Ama Nürnberg`de yaşıyorsanız şanslı sayılırsınız. Çünkü bir avuç insanın yıl boyu verdigi emek ve özveriyle hazırlanan Almanya-Türkiye Sinema Festivali, sizin gidemediginizi size getiriyor.
Hepsine candan kutluyor, aman nazar degmesin diyorum.
25.03.2003