Ekim 2003 / Oktober 2003
Avrupa Gerçeği
Yücel Özdemir
Yarın, dünyanın gidişatını tersine çeviren değil; emperyalistler arası çatışmalar bağlamında tarihin akışını hızlandıran ve 3066 insanın hayatına mal olan "İkiz Kuleler"in yerle bir oluşunun ikinci yıl dönümü...
Avrupa’da burjuva yazar-çizer takımı, 11 Eylül değerlendirmesi yaparken, hep İkiz Kuleler’in yıkılışının dünyanın sütliman gidişatını tersine çevirdiğini ileri sürüyor. Alman Der Spiegel dergisi de, bu mantıkla hareket ettiği için, bu haftaki sayısının kapağına, alevler içindeki İkiz Kuleler’i 180 derece çevirerek, üstüne de “11 Eylül İntikam Yemini-Fesat fanatikler gerçeği nasıl kafa üstü çevirdiler” diye yazdı.
Benzer yaklaşımların başka ülkelerde de olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu yıl dönümünde de, dünyanın, özelliklede Irak ve Afganistan’da olup bitenlerin tek sorumlusunun “fesat fanakitler” olduğu; dolayısıyla “huzur” ve “barış”ın bozulması, dünyanın yeniden kaosa ve çatışmalara sürüklenmesinin baş sorumlusunun bunlar olduğu bolca propaganda ediliyor.
Dolayısıyla, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da, sermaye basını ve politikacıları bir taraftan, "uluslararası terörün" ne kadar tehlikeli düzeye ulaştığı; Londra, Paris, Frankfurt'taki yüksek binaların aynı yöntemle vurulup vurulmayacağının spekülasyonlarını yaparken, diğer taraftan uluslararası düzeyde gelişmelerin nasıl büyük bir tehlikeye doğru hızla gittiğinin üzerinde duruyorlar.
Londra’da geçen Pazar günü bir “terör saldırısı”nın olması durumunda, alınan önlemlerin yeterli olup olmadığı konusunda, bir mizansen tatbikat bile oynandı. Metrolarda tramvaylar durduruldu. Gaz maskeleri takan görevliler, saatlerce sedyelerle “yaralı” taşıdılar. Tam bir maskara... Tatbikatın, 11 Eylül’ün hemen arifesine getirilmesi, elbette toplumdaki “korku sendromu”nu yüksekte tutarak, Irak ve Afganistan işgallerine haklılık kazandırmaya yönelik olduğu açık.
Ama, iç ve dış politikada itibarı sıfıra düşen, “büyük bir yalancı” olduğu artık iyice ayyuka çıkan Blair’in bu son atraksiyonu da nafile...
11 Eylül'ün hemen akabinde "intikam yemini" yapan W. Bush ve çetesi ise, bu iki yıllık zaman diliminde İkiz Kuleler'in altında kalanların bir kaç katı insanı Afganistan ve Irak'ta katletti.
Hatta, “teröre karşı” yapılan Afganistan ve Irak işgallerinde binlerce ABD askeri yaşamını yitirdi. Sadece, Irak işgalinde ölen ve yaralanan ABD askerinin sayısı 1400’ü geçmiş durumda. Öyle görünüyor ki, bu sayı katlanarak artmaya devam edecek.
Bu iki yıllık süre içinde, gelişen olaylar, İkiz Kuleler’in yerle bir edilmesinden ötürü mağdur durumunda görülen ABD’nin, artık kuleleri yerle bir edenlerden daha barbar olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, bugün “dünya barışını” tehdit etmekten söz edilecekse, asıl tehlike "uluslararası terör"den değil, ABD'nin estirdiği terörün kendisidir.
Irak ve Afganistan’da “kurtarıcı” edasıyla giden ABD ve İngiltere, şimdi bir bataklığın tam da ortasında olduklarını artık yavaş yavaş anlamış bulunuyorlar. Irak işgaliyle, her şeyi sütliman olacağı hesabını yapan ABD’nin bu hesabı, hakikaten de Bağdat’tan dönmüş bulunuyor.
ABD, Irak işgalini sürdürmek için ayda 4 milyar Dolar harcıyor. İşin nereye varacağını tam olarak kestiremeyen W. Bush ve avenesi, hafta başında 87 milyar Dolar’lık ek bütçe talebinde bulundu. Ve elbette bu talebin gerekçesini götürüp 11 Eylül’e dayandırdılar ve halkın desteğini sürdürmesi istediler.
Gelişmeler, Bağdat’tan dönen 11 Eylül hesabının faturasının ABD’ye çok ağır olacağa işaret ediyor. Şimdi bu faturayı hafifletmek için, daha bundan bir kaç ay öncesine kadar adam yerine bile koymadıkları BM’den, Almanya’dan, Fransa’dan ve Rusya’dan yardım talebinde bulunuyorlar. ABD tarafından, 11 Eylül’ün hemen akabinde, 12 Eylül’de, BM’ye getirilmesi planlanan karar tasarısında, ABD komutasında uluslararası bir gücün Irak’ta görev yapması talep edilecek. “Biz tek başımıza Irak halkıyla baş edemiyoruz, sizde asker gönderin”den başka bir anlama gelmeyen ABD’nin bu son isteği, aynı zamanda, askeri açıdan dünyanın en güçlü ülkesinin geldiği durumu da bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Almanya’nın başını çektiği cephenin buna ilk yanıtı, “Hayır” oldu. Powell ve W. Bush’un buna ilk tepkisi, “Neyi beğenmiyorsanız, onu söyleyin. Gerekli düzetmeleri yapmaya hazırız” şeklinde kendisini dışa vurdu. Almanya Başbakanı Schröder ve Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın Dresden’deki buluşmasında, “düzeltme talebi”, “Irak, Irak halkına bırakılmalı” şeklinde oldu. Bu aslında, üstü kapalı olarak, ABD ve İngiltere’ye “Siz önce Irak’tan çekilin, sonra BM devreye girsin” demekten başka bir şey değil.
Bağdat faturasını kabarıklığı, işgalden önce, bu saldırını ABD emperyalizminin hızla çöküş doğru götüreceğini söyleyenleri haklı çıkarıyor.
Bu saatten sonra, ne Irak’taki kışlalarından dışarı çıkmayan Polonya askerler, ne de Irak’a gönderilmesi istenen Mehmetçik ABD’ye kurtarabilir.