Ekim 2003 / Oktober 2003
Avrupa Gerçeği
‘Siyah Türk’ün Berlin ziyareti
Yücel Özdemir
Avrupa temsilcilikleri Frankfurt yakınlarındaki Walldorf'ta bulunan sermaye gazetelerinin, yıllardır Alman basınında Türkiye ve Türkler hakkında yazdığı haberleri, yeniden "haber" yapması artık bir gelenek haline gelmiş. Şu gazeteden "Türkiye'yi tam sayfa", bu gazeteden "Türkiye'ye haksız eleştiri"... şeklindeki okuyucuya sunulan "haberler"in önemli bir kısmı, savunma ya da övünme amaçlı. Bazen de, Türkiye'yi eleştiren haber ve makaleleri kaleme alan Alman gazetelerinin Türkiye temsilcileri hedef haline getirilir, aşağılanırlar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyareti öncesinde Süddeutsche Zeitung, Frankfurter Allgemeine gazeteleri ile Focus dergisinde yer alan haberler de aynı mantık çerçevede sözünü ettiğimiz gazeteler tarafından "haber" yapıldı.
Ama, Erdoğan'ın ziyareti öncesinde haftalık Die Zeit gazetesinde yer alan tam sayfalık "Siyah Türk" (28 Ağustos, sayfa 2) başlıklı makale ise, sözünü ettiğimiz gazetelerce beğenilmemiş olmalı ki, bir türlü "görülmedi".
Daha önce de Türkiye’nin bölgedeki rolü konusunda isabetli yazılar yazan Michael Thumann’ın kaleme aldığı makalenin daha başında şunlar yer alıyor: "Recep Tayyip Erdoğan ve Türk generalleri birbirlerini hem koruyor hem de pataklıyorlar. (...) Birinci sınav başbakanla orduyu birbirine kenetliyor, ikincisi ise iktidar tartışmasına götürüyor" denildikten sonra devam ediliyor, "İlk istek Amerika'dan. Türklerin, yarın değil bugün, Irak'ta güç kaybeden Amerikan misyonunu askeri olarak desteklemesi için 10 bin asker göndermesi söz konusu. Irak'ın kuzey sınırındaki sıradağların sahibi Nato'nun bu cephe ülkesi, bir an önce gitmek istiyor. Ancak, Erdoğan'ın bu manevrası için generallerin desteği gerekiyor. Çünkü Türklerin üçte ikisi, Almanlar gibi, Irak'a asker gönderilmesini kesin reddediyor."
Thumann'ın ‘politika merdivenleri’ne tırmanışı, aldığı ceza ve ordu tarafından istenmemesinden kalkarak "Siyah Türk" dediği Erdoğan, hakikaten, pazartesi gününden beridir dolaştığı Berlin'de, Schröder ve Fischer ile, AB'ye üyelik dışında, Türkiye'nin yanı başında olup bitenleri konuşmayacak da neyi konuşacak. O konuşmak istemezse de, gündeme getirmezse de, başından beridir Irak'ın işgal edilmesine karşı çıkan Schröder-Fischer ikilisi getirecek. Schröder ve Fischer'in, Irak'ta "istikrar için" Türk askeri isteyen W. Bush'un çektiği restleri, yaptığı tehditleri unutup, Erdoğan’a, "Buyrun, sen Irak'a istediğin kadar asker gönder. Bizim için sorun yok. AB üyeliği için ise hiç dert etme. Bizden istediğin kadar destek" demesini beklemek safdillik değil de nedir.
Ama, Türkiye’nin Irak’ta işgalci güç olması için can atan sermaye gazetelerine bakılacak olursa, gerçekleştirilen reformlar bu desteği almak için yeter de artar!
Erdoğan’ın kendisi de aynı havada. Demokratikleşme konusunda AB’nin verdiği ödevleri yerine getiren çalışkan öğrenci edasıyla objektiflere poz veriyor. Ama, aynı Erdoğan, sanki Almanya'nın Irak politikasından bihabermiş gibi konuşmaya da devam ediyor. Gezi öncesinde Süddeutsche Zeitung'a (30.08) verdiği demeçte, adeta W. Bush ağzıyla konuşuyor: "(Irak'a asker gönderme) Bizim için karmaşık bir sorun. Tarihsel, ekonomik ve kültürel ilişkilerimizden ötürü, Irak'ta bir iktidar boşluğuna seyirci kalamayız. Her yanlış adım bizim için, diğer ülkelere göre, daha büyük sonuçlar doğurur. Bunu için de, uluslararası güçlerle işbirliği yaparak istikrarlı bir Irak'ı yaratmak istiyoruz. Bu global güvenlik ve ulusal çıkarlar sorunudur" diyor.
Irak’ın işgal edilmesine karşı çıkan Almanya’yı ziyaret eden Erdoğan’ın, en azından politik destek almak için, diplomatik bile olsa, asker göndermemeye açık kapı dahi bırakmayan bu açıklaması, bir bakıma “Bizim kararımız net, vazgeçirmeye çalışmayın” mesajını içeriyor.
Irak'ta ABD için kalkan, bunun de ötesinde işgalci güç olmaya hazırlanan Türkiye'nin bu politikasına AB'nin motor ülkesi Almanya'nın sıcak bakmayacağı ortada. Kaldı ki, böylesi bir durumda Türkiye'nin AB üyeliğinin daha da çetrefilleşeceği, Nato’dan bağımsız bir askeri güç kurmak için düğmeye basan "Çekirdek Avrupa" ile ABD arasındaki çatışmanın bir faturasını da Türkiye'ye kesileceği bugünden görülüyor.
Erdoğan; politik geçmişi itibariyle, belki iktidara gelene kadar, gadre uğrayan "Siyah Türk" olarak adlandırılabilirdi. Ancak, 3 Kasım seçimlerinden sonra Amerikancı "Beyaz Türkler"den geri kalmadığını, aslında kendisinin de onlardan biri olduğunu yeterince kanıtlamış bulunuyor. Irak'a asker gönderme yönünde alınacak bir karar, olsa olsa bu Amerikancı "Beyaz Türk”lüğü tescil etmek olur.
Çünkü; Erdoğan, Amerika’nın çıkarları ve direktifleri doğrultusunda her şeyi yapmaya hazır "Beyaz Türk" olduğunu şu kısacık zamanda yaptıklarıyla yeterince ispatlamış bulunuyor.
yucel@evrensel.de