Temmuz-Ağustos 2003 / Juli-August 2003

Küstahlığın sanatsal tarihi

Filiz ÇAKIR- PHILLIP

FRANKFURT - Sadece Frankfurt’un değil, Almanya ve Avrupa’nın da önde gelen sanat merkezlerinden Schirn Kunsthalle, bir ilke daha imzasını attı. Burada gerçekleştirilen “Sanatta 130 Yıllık Küstahlık” başlıklı sergi ile, 20’nci yüzyıl modern sanatının önemli bir kısmını oluşturan “grotesk” konusu kapsamlı bir biçimde işlenmiş oldu. Serginin içeriğini, grotesk sanatın 20’nci yüzyıl boyunca geçirdiği evreler oluşturuyor.

Antik çağlardan bu yana sanatçıları uğraştıran grotesk konusu, modern sanatlarda yaşanan gerçek ve güzel eserlere karşıtlık oluşturmaktadır. Sanat ve estetik anlayışını zorlayan, sınırları, düzeni, yabancılaşmayı ve farklı olmayı sorgulayan bir karşı görüştür grotesk. Özellikle Almanca konuşulan Avrupa ülkelerinde (Almanya, Avusturya ve İsviçre) “küstah espriler” sayesinde, 19’uncu yüzyıldan 20’nci yüzyıla geçiş döneminde, yeni bir estetik anlayışın oluşmasına yataklık da eden “grotesk”in, bu ülkelerin sanatçıları üzerinde olağanüstü etkili olduğu biliniyor.

Edebiyat ve tiyatro gibi sanat dallarında çoktan yerini alan küstahlık ve görsel sanatlardaki yeri, bu sergi üzerinden bir kez daha sergilenme-sorgulanma fırsatı buldu. Küstahlığın görsel sanatlardaki yeri, anlamı ve geldiği nokta ayrıntılarıyla irdelendi. Serginin başka bir özelliği ise Almanya, Avusturya ve İsviçre’deki görsel sanatların tiyatro ve kabare ile arasındaki ilişkiyi, şimdiye kadar fazla dikkate alınmayan yaklaşımları gözler önüne sermesiydi.

Sergiyi hazırlayan misafir kuratör Pamela Kort’un bu sunumla hedefi, geçmiş yüzyıllarda önemsenmeyen ve göz ardı edilen groteskin, sadece sanattaki beklenen yerini alması değil, özellikle 20’nci yüzyılda Almanca konuşulan ülkeler sanatına bir başka açıdan ışık tutmak. Schirn Kunsthalle’nin yöneticisi Max Hollein (ki Frankfurt’taki Modern Sanatlar Müzesi’ni inşa eden ünlü Avusturyalı mimar Hans Hollein’ın da oğludur) bu serginin, 20’nci yüzyıl sanatına yapılan bir keşif yolculuğu olduğunu söylüyor. Max Hollein, bu yolculukla haksız yere unutulan Paul Scheerbart gibi sanatçıların ya da Salomo Friedlaender (takma adı: Mynona) gibi filozofların hatırlatılmasının da amaçlandığını belirtiyor. “Küstahlık” sergisi ile Schirn Kunsthalle’nin yeniden 20’nci yüzyılın esaslarını ve gelişimini tartışma konusu olarak gündeme getirdiğini kaydeden Hollein’a göre, bu, aynı zamanda Schirn Kunsthalle’nin oluşum ve devamlılığını sağlayan temel taşlardan da biri.

Grotesk, argoda “karışık ve korkunç” olanı ifade ediyor. Kelime olarak kökeni antik çağların mitlerine dayanıyor. Yunan ve Roma dönemindeki komedi ve dansın, daha sonraları da ortaçağdaki folklorik eğlenceleri gelenekselleştiren karnavalın özünde bu kelime yatmaktadır.

Rönesans döneminde grotesk, Roma dönemine ait ornament motiflerini simgelemekteydi ve rönesansta yeniden sanata kazandırılmıştır. Grotesk motifler, rönesansta daha çok yeraltı kemerlerinin süslenmesinde kullanılmıştı. Sarmaşık desenleriyle iç içe olan grotesk motifleri, yarı hayvan, yarı insan yaratıklarla bezeliydi.

19’uncu yüzyılın ikinci yarısında ise grotesk, görsel sanatlarda espri ve mizahın yeni yüzü oldu. Frankfurt sergisinde göz önüne alınan zaman dilimi de 100 yılı aşkın bir döneme yayılmaktadır. “Küstah ve komik” diye tanımlanan sanat eserlerinin eleştirel potansiyeli bu zaman dilimi içinde sunuluyor. Arnold Böcklin, bu sergide, Alman modernizminin öncüsü olarak tanımlanıyor. Böcklin, eserlerinde antik mitlerle çağdaş günlük yaşamı esprili ve utandırıcı bir şekilde birleştiriyordu ve insanın varoluşuna dair özlemleriyle bayağılığını bir arada yansıtıyordu.

Lovis Corinth, Franz von Stuck, Max Klinger, Emil Nolde ve Paul Klee gibi ünlü sanatçılar Böcklin’in izinden giderek eserlerinde yarı insan, yarı hayvan yaratıkları ön plana çıkarttılar. Böylece “tersine dünyalar” (verkehrte Welten) diye tanımlanan, gerçeğin ve düzenin karşıtı bir üslup yaratmış oldular. Schirn’deki sergide de izlenen çizgi, groteskin bir tavır, bir anlayış olarak karşıtlık gütmesindeki ısrar ve çeşitliliğe dayalıdır.

Sanatçıların groteske ilgisi 19’uncu yüzyılın sonlarında bir takım mizah dergilerinin kurulmasıyla başladı. “Ulk”, “Lustige Blaetter” ve “Simplicissimus” bunlardan birkaçıydı.

Ama, kabare sanatçıları ile görsel sanatın yaratıcıları arasındaki duvarı, 1916 yılında Zürih’te kurulan “Cabaret Voltaire” tamamen yıkmıştır. Dadaist düşünceden yola çıkılarak kurulan bu kabare ve 1920 yılında Berlin’de yapılan ilk “Dada Fuarı” ile bu iki sanat dalı birbirleriyle kaynaşma imkanı bulmuşlardı.

Bu birleşmeden güç alan Dada düşünürleri ve sanatçıları, “dokunulmaz” ve neredeyse “hikmetinden sual olunmaz” diye görülmeye başlanan “sanat” tanımlarına da meydan okudular. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan sivil kültür aracılığıyla da oklarını kapitalizme ve emperyalizme yönelttiler. Dadaizm kaynaklı “Fluxus Sanatçıları”, espriyle karışık keskin eleştirilerini, politikacılara ve piyasanın makinalaşmasına yöneltmişlerdi. “Fluxus Sanatçıları”na paralel olarak Viyana’da gerçekleşen gruplaşmanın ürünü “Viyana Grubu” (Wiener Gruppe) da provokatif ve küstah-korkunç makalelerle 'kokuşmuş burjuvaziye' başkaldırdı. Daha bir saldırgan davranan gruplaşma ise “Viyanalı aksiyoncular” oldu. Bunlar tabu yıkmak için halk arasında ve sanat çevrelerinde kargaşa yaratmaktan çekinmediler. 1960’lı ve 70’li yılların çalışmaları ise daha çok anarşist eğilimli ve yine burjuvaziyi yerme hedefli işlerden oluşmaktaydı.

Başlangıçta bir karşıt görüş olarak ortaya çıkan “sanatta küstahlık”, 20’nci yüzyılda başlı başına bir sanat üslubu olarak kendinden söz ettirmeyi başarmıştı.

“Grotesk! Sanatta 130 Yıllık Küstahlık” başlıklı sergi Schirn Kunsthalle Frankfurt ile Haus der Kunst Münih arasındaki bir işbirliğinin ürünü. Nitekim Frankfurt’ta 9 Haziran’da sona eren bu “küstah eserler” sergisi, 27 Haziran’dan itibaren Münih’te halkın önüne çıkacak.

Frankfurt’ta kaçıran, Münih’te yakalayabilir bu tarih içi son derece ilginç sanat trenini...

Cumhuriyet Hafta, 27 Haziran 2003