Temmuz-Ağustos 2003 / Juli-August 2003
Anadilde yayın, zorunlu
ATGB’nin “Eskimiş bir model ya da fırsat” panelinde anadil yayınları tartışıldı
İrfan ERGİ
FRANKFURT- Alman siyasiler tarafından sıkça istismar edilen, yabancılara yönelik anadil yayınlarının ele alındığı bir panel düzenleyen Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB), konunun objektif biçimde Alman kamuoyunun gündemine getirilmesini sağladı.
Frankfurt Basın Kulübü Salonu’nda düzenlenen ve ATGB üyesi HR Yabancılar Programı Direktörü Metin Fakıoğlu tarafından yönetilen panele, Almanya’nın çeşitli kentlerinde Türkçe yayın yapan Metropol FM Radyosu Genel Müdürü Werner Felten, WDR- Funkhaus redaktörlerinden Nadica Markovica ve RBB Radio Multi Kulti’nin Rusça Redaksiyon Müdürü Oleg Zinkovski katıldılar.
“Fırsat ya da eskimiş bir model” (Auslauf Modell oder Chance) başlığı altında ve Almanca düzenlenen panelde, konuşmacılar kendilerine ayrılan sürede önce kendi kurumları, erişim alanları, hedef kitleleri ve yayın programı konusunda bilgi verdiler.
Almanya’da yabancı dilde ilk kez düzenli yayın yapan kamu radyo-televizyonu olan WDR’in, Funkhaus Europa yöneticilerinden Nadica Markovica, 2 milyondan fazla yabancının yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde (KRV) bulunan milyonluk Köln kentinin yüzde 14’ünün yabancı kökenli olduğunu anımsatarak, yabancı dil yayınlarının artık azınlık medyası sayılamayacağını ve önemli bir kitleye hizmet sunduğunu vurguladı.
Federal Almanya Basın Dairesi ve WDR’in yaptırdığı anket ve bilimsel araştırmalar sonucunda eyaletin büyük kentlerinde yakın gelecekte genç nüfusun yaklaşık yarısının, etnik, dilsel ve dinsel olarak “yabancı” kökenli olacağının ortaya çıktığını belirten Hırvat asıllı radyocu, KRV Eyaleti radyo televizyon yönetiminin, bu gerçekten hareketle anadil yayınlarını teşvik edip genişlettiğini söyledi. Nadica Markovica, yayınlarında, farklı etnik grupların anadil yayınlarıyla birlikte, Almanya’daki bütün yabancıların ortak dili olarak Almanca dilindeki programlara da yer verdiklerini, ancak içeriğin “Alman kökenli olmayanları” ilgilendirecek biçimde düzenlendiğini belirtti. Markovica, yabancıların Almanya’daki günlük hayatını mizahi ve eleştirel olarak ele aldıklarını ve Alman otoritelerinin “her şeyi iyi bilir”, “ders verir” tavırlarından kaçındıklarını söyledi.
Funkhaus Europa, 5 Mayıs 1999 tarihinden beri, Almanca ve başta Türkçe olmak üzere farklı dillerde, 103,3 MHz üzerinden 24 saat boyunca aralıksız yayın yapıyor. WDR 5 adıyla da bilinen Funkhaus Europa kablo ve uydu üzerinden, analog ve sayısal (dijital) olarak da dinleyicilerine ulaşabiliyor.
Almanya’da ilk kez Türkçe 24 saat boyunca yayın yapan Berlin merkezli Metropol FM’in müdürü Werner Felten ise, konuşmasına “Biz, kamu radyolarından tamamen farklıyız. Biz tek dilde, Türkçe yayın yapıyoruz, sübvansiyon, rd-tv kesintisi veya bandrollerden yararlanamıyoruz ve tamamen ticari amaçlıyız” sözleriyle başladı.
Metropol FM’in yazılı basın faaliyetlerinin yanı sıra Almanya ve Avusturya’da 35 radyo işleten bir Alman medya grubuna bağlı bir kurum olduğunu belirten Werner Felten, bütün programa ve işleyişe dinleyicinin karar verdiğini söyledi. Reklam alma zorunluluğu nedeniyle en geniş kitleye ulaşmayı hedeflediklerini ifade eden Werner Felten, asgari müşterek olarak Türk müziğine ağırlık verdiklerini ve Almanya’daki sosyal, ekonomik gelişmelerin yanı sıra, Türk Toplumu’nu yakından ilgilendiren haber ve programların da geniş ilgi uyandırdığını kaydetti. “Konsolosluk bekleme servisi” gibi sadece Türkleri ilgilendiren bir konuda yayın yaptıkları örneğini veren deneyimli medya yöneticisi Felten, sıra numarasına göre bekleme süresi haberleri ve konsolosluk işlemleri hakkındaki bilgilerin, Berlinli Türk dinleyiciler tarafından şükranla karşılandığını kaydetti.
Almanya’daki yıllık medya araştırmalarında 8 milyondan fazla tutan yabancı nüfusun dikkate alınmaması gibi ciddi bir hatanın yapıldığına dikkati çeken Felten, bu umursamazlığın kriz halindeki Alman ekonomisindeki atalet ve vizyonsuzluğun belirgin bir örneği olduğu yorumunda bulundu. 25 kadrolu elemanı bulunan Metropol FM, Berlin’in yanı sıra, Mannheim ve Ludwigshafen kentlerinde de yayın yapıyor. Hessen eyaletindeki lisans başvuruları, yayın dili Türkçe olduğu gerekçesiyle reddedilen Metropol FM, yakında Münih ve Stuttgart’ta Türkçe radyo yayınına başlayacak
Entegrasyon yerine para!
Bir soru üzerine, Alman siyasetçilerinin adeta sözleşmiş gibi, anadilde faaliyette bulunan medya organları üzerinde entegrasyona destek verme konusunda baskıda bulunduğu konusunda ortak deneyimleri olduğunu ifade eden panelistler, göçmen azınlığın gündeminde bu tür bir tartışma ve kavram bulunmadığını ve asıl gereksinimin toplumsal yaşama eşit katılımın ve iletişimin sağlanması olduğunu ifade ettiler.
Medyanın asli görevinin bir sosyal hizmet kurumu gibi “entegrasyonla” uğraşmak olmadığı görüşüne destek veren Metropol FM Müdürü Felten, “Kahvede çayını içerek, tavla oynayan Mustafa’nın entegrasyona değil, paraya ihtiyacı olduğunu” belirterek, 'Biz ona nasıl para kazanacağının bilgisini veriyor, sosyal ve ekonomik hakları konusunda yardımcı oluyoruz. En büyük entegrasyon hizmeti budur' ifadesini kullandı.
Almanya’nın başkenti Berlin’de 8 ayrı dalga boyu üzerinden radyo yayını yapan Rundfunk Berlin-Brandenburg’un (RBB) Radio Multi Kulti adlı çok dilli yayın radyosunun Rusça Redaksiyon Müdürü Oleg Zinkovski, yayıncılık sloganlarının “Rusça ancak sadece Ruslara değil” olduğunu belirterek, Almanya’da Rusça konuşan 3 milyonluk bir kitlenin yaşadığını anımsattı. Eski adı Berlin Hür Radyosu (Radio Freies Berlin) olan RBB’nin Rusça yayınlarından sorumlu Oleg Zinkovski, hedef dinleyici kitlelerinin sosyoekonomik durumunu su sözlerle özetledi:
“Berlin’de 150 bin Rus kökenli göçmen yaşıyor. Ancak Berlin’de olduğu gibi Almanya’nın genelinde de Rusça konuşan azınlık homojen bir kitle değil. Rus göçmenlerin çoğu Alman asıllı göçmenler. Dolayısıyla Almanca ve entegrasyon sorunlarına rağmen, Alman vatandaşı. Bu Rusça konuşan göçmen nüfusun kalan kısmını ise, etnik Ruslar ve Musevi asıllılar oluşturuyor. Alman kökenli göçmenlerin çoğu kırsal kesimden geldiği ve düşük kalifikasyona sahip olduğu için işsiz. Etnik Rus göçmenler ise yüzde 50’nin üzerinde bir oranda üniversite mezunu ve şehirli. Ancak Rusya’dan gelen 3 milyonluk kitle, Almanya’ya 60’lı yıllardaki işgücü göçünün klasik 'misafir işçilerinin' yani birinci kuşağın problemleri ile karşı karşıya. Bu anakronik durum nedeniyle, büyük bilgi açığına ve toplumsal hayata uyum için pratik desteğe ihtiyaçları var. Rusça konuşan göçmenlerin çocukları da Almanya’ya gereken uyumu sağlayamadı, anne ve babalarına günlük hayatta destek verecek duruma gelemedi. Dolayısıyla yayınlarımızda ağırlıklı olarak, işsizlik, sosyal yardım, konut, sigorta gibi ‘Almanya’da yaşamı’ ilgilendiren konulara yer veriyoruz.”
Radio Multi-Kulti Rusça Yayınlar Müdürü Oleg Zinkovski, Rusça konuşan azınlığın köken ülkelerine karşı diğer dil azınlıklarından farklı bir tutum içinde olduğuna dikkat çekti.
Almanya’daki en büyük dil azınlığını oluşturan eski Sovyetler Birliği göçmenlerinin Almanya’ya bilinçli biçimde geleceklerini kurmak ve daimi olarak yaşamak amacıyla geldiğini belirten Zinkovski, “Bu kitlenin geldikleri ülkelere geri dönmek gibi bir niyeti ve oradaki siyasi- sosyal yaşama ilgileri bulunmadığından, biz de radyo olarak anayurda yönelik haber ve program yapılması talebiyle karşılaşmıyoruz” ifadesini kullandı.
Rusça konuşan göçmenlerin bilgi, iletişim ve eğlence gereksinimlerinin Almanca yayın yapan medya organları tarafından karşılanmasının söz konusu olmadığını belirten Zinkovski, Alman medyasının göçmenlere ulaşmasında dil kadar, göçmenlere uygun olmayan içeriklerin de bir engel oluşturduğuna işaret etti. Oleg Zinkovski, ömrünün sonuna kadar Almanya’da yaşamak isteyen ve Rusça konuşan göçmenlerin, Rus müziği ve folklorundan vazgeçmediğini, radyo yoluyla bu gereksinimin karşılandığını da sözlerine ekledi.
‘Gazete müzik yapamaz ki’
Panelin tartışma bölümünde Avrupa Türk Gazetecileri Birliği (ATGB) üyelerinin sorularını yanıtlayan konuşmacılar, yazılı basının radyo ve televizyon için bir rekabet unsuru değil tamamlayıcı olduğunu belirterek, “Hiçbir gazete müzik yayını yapamaz, ayrıca radyo dinlemek, gazete okumaya göre daha zahmetsizdir ve entelektüel bir düzey gerektirmez” yorumunu yaptılar.
Avrupa’da uzun yıllar başarılı bir yayıncılık faaliyetinde bulunan Türk gazetelerinin, kendi izleyici kapasiteleri üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığını ifade eden radyo yöneticileri, reklam potansiyeli konusunda ise, Türkçe gazetelerle aynı pastayı paylaşmak durumunda olduklarını kabul ettiler.
Uydu üzerinden yapılan Türkçe radyo ve televizyon yayınlarının, Avrupa ve Almanya’daki Türklerin durum ve gereksinimlerini bilmeyen kişilerce Türkiye’de hazırlanması nedeniyle, nitelik olarak kendi yayınlarıyla karşılaştırılamayacağını belirten panelistler, bu kurumların Avrupa’da şube açarak kurumlaşmaları ve Avrupalı Türkler tarafından Avrupalı Türklere yönelik üretimde bulunmaları durumunda ise; kendileri için ciddi birer rakip olabileceğini ifade ettiler.
Gelecekte yaygınlaşması beklenen Digital Audio Broadcasting (DAB) ve UMTS teknolojilerinin yaygınlaşması ve alıcı cihazların ucuzlaması durumunda, bugünkünden daha çok sayıda radyo yayınına olanak sağlanmasıyla farklı kitle ve beğeniye yönelik yayınlarla radyoculuk alanında rekabetin artması bekleniyor.
Almanya’daki yabancı dil azınlıklarının da kendi içinde değişim içerisinde bulunduğuna dikkat çekilen tartışma bölümünde, radyo programları, sunuş formatı ve stilinin de bu değişime uygun hale getirildiği kaydedildi. Metropol FM Müdürü Werner Felten, genç kuşak Türk dinleyicilerin talebi üzerine daha önce Türkçe yaptıkları haber bültenlerini Almanca yapmaya başladıkları örneğini verdi. İşe aldıkları personelin Türkiye kültürü ve Türkçe bilgisi kadar mesleki formasyon ve deneyimine de önem verdiklerini belirten Felten, Türkçe yayınların, Türklere özgüven aşıladığını ve Alman toplumunun ortak kültürünü zenginleştirdiğini vurguladı.
Funkhaus Europa program direktörlerinden Nadica Markovica, anadil yayınlarında çalışan gazeteci ve programcıların, Almanlara yönelik yayın yapan radyo ve programlarda da çalıştıklarını ve böylece sistemli bir bilgi ve deneyim alışverişinde bulunduklarını açıkladı.
Artık Alman medyasında farklı kültürel kökenden gelen ve farklı ağız veya şive ile konuşan programcı ve gazetecilerin genel kabul görmesi gerektiğini belirterek, anadil yayınları için farklı bilgi ve deneyime sahip bu tür elemanları özellikle talep ettiklerini, bu çalışanların Alman çoğunluğuna yönelik yayınlara da farklı bir açı ve işleyişle zenginlik katabileceğini kaydetti. Yabancı dilde çalışan personelin Almanca çalışan personelle rotasyona tabi tutulmasının “yetkinlik aktarımı” (Kompetenztransfer) ilkesiyle düzenlendiğini ifade eden Markovica, bu yöntemin diğer kamu radyolarında da uygulandığına dikkat çekti.
Radio Multi-Kulti Rusça Redaksiyonu Müdürü Oleg Zinkovski, Almanya’daki çok kültürlülük tartışmasının, bir sonuca varmadığını belirterek, bu kavramın tepkisel bir devamı olan “öncü kültür” (Leitkultur) tartışması yerine farklı etnik, dilsel azınlıkları kucaklayan bir “ulus kültürü” (Nation Culture) kavramının kabul görmesini önerdi.
Cumhuriyet Hafta, 20 Haziran 2003