Temmuz-Ağustos 2003 / Juli-August 2003

İşyerinde Cinayet

Ignacio Ramonet

Büyük medya tarafından hasıraltı edilen önemli bir belge gözden kaçırıldı: Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yayımladığı (İLO) rapor(1) dünyada her yıl 270 milyon emekçinin iş yeri kazasına kurban gittiğini, 160 milyonunun da meslekle ilgili hastalıklara yakalandığını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre mesleklerini icra ederken ölen emekçilerin sayısı iki milyonun üstünde. Yani, tanrının her günü 5000 emekçi işyeri kazalarında yaşamlarını yitiriyor. Rapor, bu rakamların gerçeği tam olarak yansıtmadığının, gerçek rakamların daha yüksek olduğunun da altını çiziyor.

Ulusal Hastalık Sigortası Sandığı’na göre (CNAM), Fransa’da her yıl 780 ücretli de aynı şekilde, mesleklerini icra ederken yaşamını yitirmektedir.(günde 2’den fazla!). Rakamlar burada da gerçeğin altındadır. İşyeri kazalarının sayısı ise 1 350 000.(3) Yani, günde 3700 kurban, sekiz saatlik bir iş gününde dakikada 8 yaralı.

Bu sessiz acıyı, kalkınma ve rekabet gücü yaratılması uğruna yapılan bu ödentiyi, ‘halk savunucuları’ bir zamanlar ‘kan vergisi’ olarak adlandırmışlardı.(4) Emeklilik sorununun tartışıldığı şu günlerde bu ‘vergiyi’ ve çalışma yaşamları sona eren, yıpranmış, bitkin, üstten baştan yoksun, yaşlılığın keyfini çıkarmaktan uzak yüzbinlerce emekçiyi anımsamak gerekiyor. Çünkü bu, aynı zamanda, yaşam süresi uzamış olsa da, emekçiyi mesleki çalışmanın neden olduğu hastalıklarla karşı karşıya getirmektedir: Kanserler, kalp damar hastalıkları, depresyonlar, felç, duyu kayıpları, eklem hastalıkları, bunama, Alzheimer vb.

Bütün bunlar emeklilik rejimine yönelik saldırıları daha da tiksindirici kılmaktadır. Liberal küreselleşmenin itici güçleri(5)-G8, Dünya Bankası(6), OECD(7), 1970’li yıllardan bu yana Sosyal Güvenliğe(8) ve Kerim Devlet’e karşı saldırıya geçmişlerdir. Daha sonra nöbeti Avrupa Birliği devralmış, sağ ve sol devlet başkanları ve hükümetler (Fransa’da Chirac, Jospin) 2002 Mart’ında Barcelona Zirvesi’nde emekliliğe başlama yaşının beş yıl uzatılmasını kararlaştırmışlardır.(9) Bu ciddi bir sosyal gerilemedir ve daha dengeli, adil bir toplum yaratma tasarısının terk edilmesidir.

Orta sınıfların ezilip yoksullaştırılmasına karşın, zenginlikler zirvede yoğunlaşmaya devam etmektedir: Otuz yıl önce bir patron bir emekçisinin ortalama ücretinin kırk katını kazanıyordu; Bugün ise 1000 kattan daha fazlasını kazanmaktadır.(10) Onlar artık çalışamayacakları dönemin gelmesini her türlü kaygıdan uzak bekleyebilirler. Sıradan ücretliler, özellikle de eğitimciler için durum bütünüyle farklıdır.

İtalya’da, İspanya’da, Almanya’da, Yunanistan, Avusturya ve Fransa’da yüzbinler, her ne kadar reformu gerekli görseler de, emeklilik sisteminin parçalanmasını protesto etmek için iş bırakma eylemlerini yoğunlaştırmışlardır. Bu konuda reform yapılmasını çalışanlar da gerekli görmektedirler. Çünkü çalışanların sayıları eksilirken, emekli sayısı artmaktadır. Ulusal İç Hasılanın %11,5’ine eşit olan emekli aylığı 2020’de %13,5’e, 2040’da %15,5’e ulaşacak ve toplum için büyük bir yara haline gelecektir.

Emeklilik fonlarının %20’den fazla değer kaybetmesine yol açan borsa krizine karşın,(11) kapitalizasyona göre emeklilik tercihi kaldırılamamıştır. Bölüşüme göre reform sistemi ise sürekli ücretlinin aleyhine olacak biçimde düşünülmektedir. Konu, sanki toplumun tümünü etkilemekten uzak teknik bir problemden ibaretmiş gibi gösterilmek istenmektedir. Tüm değişkenler -ödentilerin düzeyi ve süresi, emekliliğin başlangıcı, emeklilik ücretlerinin miktarı- sistematik bir biçimde ücretlinin ve ücretlerin aleyhine değiştirilmeye çalışılmaktadır. Şirketlerin katkısını öngören ya da finansal kârları vergilendiren hiçbir seçenek düşünülmemektedir.

İşyerlerinde her gün iki Fransız emekçinin yaşamını yitirmesi ve her dakika sekizinin şirketlerin mutluluğu için kurban edilmesi olağan sayılmaktadır. Ama ne şirketler, ne de sermaye, çalışanların emekliliğine daha fazla katkıya yanaşmamaktadır. Yurttaşların öfkesini anlamamak mümkün mü?

(çev. Hüseyin Baş)

1-http:/www.ilo.org/public/french/bureau/inf/pr/2002/23.htm
2-Raporun tam metni: La sécurité en chiffres. Indications pour une culture mondiale de la sécurité au travail. Uluslararası Çalışma Örgütü, Cenevre, 28 Nisan 2001.
3-Les Echos, 7 Kasım 2002.
4-Bkz. “Les accident du travail. L’impôt du sang. 19 décembre 1906” in La Guerre Sociale. Un Journal ‘contre’, Les Nuits Rouges, Paris, 1999.
5-Liberal küreselleşme ve emeklilik sorunları arasındaki ilişki çok sıkıdır: kapitalizasyona göre emeklilik –Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, Japonya, İngiltere ve Hollanda’da- yeni finansal kapitalizminin temel oyuncuları olmuş dev emekli fonlarını beslemektedir.
6-Bkz. Dünya Bankası raporu, Réforme des retraites en Europe: progrès et processus, AFP haberi, 8 Mayıs 2003. Dünya Bankasının Sosyal Güvenliğe saldırısı hakkında bkz: http://forums.transnationale.org/view-topic,php?t=11
7-El País, Madrid, 20 Mayıs 2003.
8- 2003 Nisanında yayınlanan Chadelat raporu Hastalık Sigortasının esasını hedef almaktadır. Sosyal güvenliği parçalamayı ve özelleştirmeyi hedeflemektedir. Raporun tam metni: http:/www.Ladocumantationfrancaise.fr/brp/notices/034000159.shtml
9-Bernard Cassen, “Est-il encore utile de voter après le Sommet de Barcelone?” Le Monde Diplomatique, Nisan 2002.
10-Libération, 21 Mayıs 2003.
11-Martine Bulard, “Les retraités trahis par les fonds de pension”, Le Monde Diplomatique, Mayıs 2003.

Kaynak : Le Monde Diplomatique Türkiye