Durdurulabilir Bir Savaş

Jeremy Brecher

Ben bu yazıyı yazarken Birleşik Devletler Parlamentosu kısa bir süre önce ezici bir çoğunlukla Başkan Bush’a Irak’a karşı tek yanlı önleyici bir saldırı başlatma yetkisi verdi. Dünya şunu anlamalıdır ki Amerika’da şu anda bu saldırganlığı -ne kadar acımasız ve ne kadar umursamaz da olsa- durdurabilecek hiçbir güç bulunmamaktadır. Birleşik Devletler seçkinlerinin ve halkının bu saldırıya dönük desteği kırılgan; fakat bu desteği tamamen yok etme gücü dünyanın geri kalanının, özellikle de Britanya’nın ellerinde.

11 Eylül’ün ardından aşırı sağın içinden bir klik Irak’a saldırmak için kampanya yürütmeye başladı. Ama Yönetimin üst düzey yetkilileri buna karşılık, Irak’ın 11 Eylül’le, Birleşik Devletler karşıtı terörizmle ve El-Kaide ile bir ilişkisinin olmadığını açıkladı. Buna karşın, bu yaz içerisinde “Irak’a saldır” kliği başarılı oldu ve askeri hazırlıklar başlatıldı.

Yönetimin Irak’a yapılacak bir saldırı konusundaki kararlılığı gizlilik içinde gelişti ve bu şekilde soldan gelecek muhalefetin büyük ölçüde önüne geçildi. Barış hareketleri ve anti-emperyalist hareketler Afganistan, göçmenlere yönelik baskılar ve Birleşik Devletler içindeki diğer insan hakları ihlalleri ile İsrail’in Filistin’deki saldırıları üzerine yoğunlaşmıştı. Irak’a yönelik yaptırımların kaldırılması için güçlü bir kampanya vardı; ama gizlice ortaya çıkmakta olan savaş tehtidine karşı “önleyici” bir tepki pek oluşmamıştı.

Kongre üyeleri Ağustos tatili için evlerine döndüklerinde, kamuoyu yoklamalarında Bush ve Terörizme Karşı Savaş’a destek hızla yükseliyordu. Demokratların çoğu, George Bush’un Terörizme Karşı Savaş konusunda söylediklerine sadece “ben de katılıyorum” demekle yetinerek, Kasım’daki Kongre seçimlerinde zayıf ekonomik performans üzerinde durmayı umuyordu. Ancak Irak’la savaşmak için bu kadar acele edilmesine karşı seçmenlerinden gelen beklenmedik bir endişe dalgasıyla karşılaştılar.

Bu kaygı öncelikle Vietnam’ı ve onu takip eden Birleşik Devletler savaşlarını hatırlayan ve körü körüne yeni bir tanesine sürüklenmek istemeyen insanların doğal bir tepkisiydi. Kongre üyeleri şehirlerdeki mitinglerde ve yerel festivallerde dile getirilen beklenmedik sorularla yaylım ateşine tutulduklarını belirttiler. Çeşitli bölgelerde insanlar, Kongre üyelerini ziyaret etmek için temsilci grupları oluşturdular. Örneğin, benim yaşadığım Batı Connecticut’ta özel bir örgütsel bağlantısı olmayan bir grup 1000’in üzerinde imza topladı ve bunları Kongre üyelerine ulaştırdı.

Bu çabalar küçük bir ulusal örgütlenme olan ve internet üzerinden vatandaş hareketi kampanyaları geliştirmek konusunda uzmanlaşan “Harekete Geç” (www.moveon.org) gibi çeşitli örgütlenmeler tarafından desteklendi. Bu örgütlenmelerin çabaları, her senatörün bürosunda toplantılar gerçekleştirilmesine yol açtı. Fazlasıyla değişken olan durum yüzünden, daha çok göstermelik bir anlamı olan “Kongre üyelerinizi arayın” tavsiyesi, istisnai bir şekilde gerçekten tarihi bir etki yarattı.

Dile getirilen bu şüphecilik ve Bush yönetiminin politikalarının bariz pervasızlığı Ağustos ve Eylül aylarında seçkinler arasında bir karşı hareket dalgası ortaya çıkardı. Brent Scowcroft ve eski Başkan Baba George Bush’un üst düzey danışmanları ve dostları tek taraflı bir Amerikan saldırısı aleyhinde açıkça konuşmaya başladılar. Temsilciler Meclisi’ndeki aşırı-sağcı çoğunluk lideri Dick Armey de aynı şekilde davrandı.

Yönetim, Bush’un meşhur Birleşmiş Milletler konuşmasıyla ve Irak’a karşı dozu iyice yükseltilmiş suçlamalarla karşı saldırıya geçti. Kongre üyelerinin çoğu şüphelerini dile getirmeye devam etmekle birlikte, bu yaylım ateş karşısında geri çekildi ve Bush’a savaş açma yetkisi veren kararın biraz değişmiş bir halini kabul etti.

Bu arada, toplumdan gelen yaylım hızından bir şey kaybetmeden devam ediyordu. Kongre üyeleri genellikle savaşa karşı çıkan binlerce telefon aldığını bildirdi. Oranlar bire karşı elli ya da yüzdü. “Harekete Geç” ve diğer örgütlenmelerden gelen e-postalar içerik ve hedef hakkında öneriler sundular. Ama bütün bunlar, sadece, gelişmeler karşısında ortaya çıkan harekete geçme arzusunun güçlenmesine yardım etti.

Birleşik Devletler’deki şehirlerde, ancak son birkaç gündür genellikle beş-on bin katılımcını yer aldığı savaş karşıtı gösteriler görülüyor. Ulusal düzeyde büyük bir gösteri için ise Ekim sonlarında Washington’da buluşma çağrısı yapıldı.

Diğer ülkelerin, özellikle de Britanya’nın rolü bundan sonra, burada olacakları belirlemede hayati öneme sahip olacak. Her koşul altında Irak’a karşı savaşa karşı çıkanlar küçük bir azınlık. Bu yazı baskıya girerken yapılan son Gallup kamuoyu araştırmalarında, Amerikalıların %79’u Birleşmiş Milletler desteğinde Birleşik Devletlerin Irak’a karşı askeri harekatını destekleyeceklerini söylüyor. Eğer diğer ülkeler katılırsa, aynı oranda insan yine savaşı destekleyecek. Ancak sonuçlar uluslararası destek olmadığında esaslı bir değişiklik gösteriyor. Eğer Amerika Irak’a tek başına hücum etmek zorunda kalırsa, sadece %38 bu duruma taraftar olurken, %59’u destek vermiyor. Ve eğer BM Irak’a saldırmaya karşı çıkarsa saldırıyı sadece %37’u desteklerken, %59’u buna karşı çıkıyor.

Seçkinlerin düşünceleri de yine uluslararası şekillenmeye göre değişiyor. Uzun bir geçmişi olan askeri ve dış politika doktrinleri, Birleşik Devletler’in tek başına savaşa girmemesi gerektiğini söylüyor. Pentagon’un omuzu kalabalık yüksek rütbeli subayları, Brent Scowcroft’lar ve Al Gore’lar, sadece Orta Doğu’da tek taraflı bir Birleşik Devletler savaşının muhtemelen felaket getirecek sonuçları yüzünden değil; aynı zamanda uzun süredir ABD’nin savunma politikasının temel taşı olan Batı Avrupa-Amerika birliğine tehdit oluşturacağı için de savaş konusunda derin bir kaygı duyuyorlar.

Eğer BM Güvenlik Konseyi bir Amerikan saldırısını desteklemeyi reddederse, eğer diğer devletler desteklerini esirgemeye devam ederlerse ve özellikle kamuoyu ve barış hareketi Britanya’nın bir saldırıya katılmasını elgelleyebilirse, Bush yönetimi Irak’a karşı tek taraflı bir savaş için politik desteğin dağıldığını görecektir. Aksi taktirde, görünen o ki, Bush takımı Birleşik Devletler’in küresel hakimiyet kurma fırsatı hakkındaki hipotezini test etme fırsatı bulacak.

Jeremy Brecher, Amerikan işçi hareketi ve sosyal tarihçisi. Grev! ve Aşağıdan Küreselleşme’nin de (South End Press) içinde bulunduğu on iki kitabı var.