Geri
Documenta nasıl başladı?

Kassel’li ressam ve akademi profesörü Arnold Bode 1955 yılında Almanya’yı bir “Yirminci Yüzyılı Sanatının Presentasyonu” adlı sergi ile dünya ile diyaloğa sokmayı ve uluslararası sanat yaşantısı içerisine çekmeyi hedeflemişti. Kendisi tarafından kurulan “XX.Yüzyıl Garp Sanatı Derneği” yardımı ile, o zamanlar halen yıkıntı halindeki Fridericianum Müzesinde, nasyonal sosyalistler tarafından “arı sanat” olmadıkları gerekçesiyle karalanan ve o güne kadar Almanya’da hiç sergilenmemiş olan klasik aydınlanma eserlerini sergiledi.

İlk Documenta tüm tanınmış grupların (fauvizm, ekspresyonalizm, kübizm, mavi atlı, futurizm) ve Pablo Picasso, Max Ernst, Hans Arn, Henri Matisse, Wassily Kandinsky veya Henry Moore gibi sanatçıların eserlerinin bir retrospektifiydi. Sanat tarihinde yapılan bu gezintide aydınlanmanın klasiklerinin yanı sıra, Almanya’da modernizmin kurucuları olan Paul Klee, Oskar Schlemmer veya Max Beckmann gibi sanatçıların eserleri de tanıtıldı. Bilgiye duyulan açlık 130.000 ziyaretçinin Kassel’e gelmesini sağladı.

Bu beklenmeyen başarı, Bode’nin 1959 yılında ikinci sergiyi açmasına ve böylelikle Kassel Documenta’sının geleneksel hale gelmesine yardımcı oldu. Documenta 1959 yılından bu yana Kassel kentyönetimi ve Hessen Eyaleti tarafından organize edilmektedir. Arnold Bode’nin bu başarısı, Documenta’yı uluslararası alanda aktüel olan sanatın bir sismografı haline getirdi. 40 yılı aşkın bir süredir Documenta uluslararası sanat tartışmalarını belirlemekte ve her 5 yılda bir Kassel’de düzenlenen sergide oluşan sanat tartışmaları dinamiği, toplumun sanattan beklentisine tercüman olmaktadır.

Sanat Kriz Zirvesine Davet Ediyor
Yeni binyılın ilk Documenta’sı Haziran 2002’de Federal Almanya’nın Kassel kentinde açılış yaptı. Dünya çapındaki en önemli sanat sergisi şimdiye kadar olmadığı kadar siyasi içerikli.

Bu yılki Documenta, ilki 1955 yılında başlayan sanat “şamatası”nın onbirincisi. Documenta 11’in salt eğlencelik olmayacağını yöneticisi Nijeryalı Okwui Enzewor garanti ediyor. Çünkü Enzewor uzun bir geleneğe, yani “Sanat sanat içindir!” geleneğine son vererek, bu düşüncenin yeni yüzyılda yeri olmadığını söylüyor. Kassel’den dünyaya yayılan slogan: Sanat keyfin tersidir! mesajını veriyor.

Tüm bu açıklamalar uluslararası sanat cemaatini korkutmuşa benzemiyor. Almanya’nın küçük bir kentinde düzenlenen bu sergi, halen uluslararası sanat çevrelerinin “Olymp”i olmayı sürdürüyor. Sanatçılar ve sergiciler açısında Documenta her beş yılda bir mutlaka “hac” edilecek bir merkez haline geldi. Bu yılki Documenta’ya en azından 630.000 ziyaretçi beklenmekte.

Documenta 11 alışılagelmişin dışında bir başlangıçla sanat çevrelerinin dikkatini çekti. Enzewor serginin açılışından çok önce “Dünya Sanat Abidesi”ni beş “Platform”a böldü. İlk dört “Platform” Kassel’den çok uzaklarda ve sıradan ziyaretçilerden kopuk bir şekilde düzenlendi. “Platform”lar, salt tanınmış yazarların, mimarların ve bilimcilerin davet edildiği bir kaç haftalık siyasi tartışma toplantıları olarak Viyana ve Berlin, Yeni Delhi, St. Lucia ve Lagos’ta kamuoyunun dikkatini çekti.
d11 Sanat Yönetmeni Okwui Enzewor
Enzewor, bu “Platform”ların Kassel’e hazırlık olmadığını, bütünün bir parçaları olarak görülmesine dikkat çekti. Bu konsept bazı çevrelerce eleştirilmesine rağmen, tüm sanat dünyası bu yılki Documenta’nın öncekilerine rağmen çok daha geniş bir şekilde dünya çapında tartışılmaya başlandığını göstermekte.

Documenta 11’in son derece siyasi olduğu, davet edilen 116 sanatçının hepsinin dünyadaki tartışılan siyasi konulara değinen eserlerinden belli olmakta. Ayırımcılık ve ırkçılık, kültürler arası mücadele, ideolojilerin savaşı, kollektif travmalar ve gündelik hayatın neurozları, sanat eserlerinin değindiği konular olarak göze çarpmakta. Ancak Kassel’de protesto ve provakasyon yok, sadece refleksiyon var: Çağımızın sorunları üzerine kafa yoranların bir yarışması gibi.

Örneğin Litvanya’lı sanatçılar Nomeda ve Gediminas Urbonas bir psikiatris üzerine yayınlanmış olan gazete haberinden yola çıkarak, Baltık ülkelerindeki “kadın resmi”ni analiz etmekteler. Sanatçılar bu konu üzerine videolar ve atölye çalışmaları sunmakta.Danimarkalı bir sanatçı ise, sokak lambalarına Vietnam mamülü ampüller takarak, eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde yaşayan ve birleşmeden sonra ikâmet izinlerini kaybeden Vietnamlı işçileri anmakta.

Ve başka bir sanatçı bir bilgisayar oyununu interaktif hale getirerek, şiddete yatkın oyunculara kurşun sıkılan bir eser ortaya çıkartmış.

Kendisini şair ve sanat eleştirmeni olarak nitelendiren siyaset bilimcisi Enzewor, sanatın küreselleşmeyi eleştirmesi ve geleneksel Documenta sergisinin bir çok kültürlü “Ethno-Sit-in” haline gelmesi gerektiğini belirtiyor. Enzewor, Documenta 11’in, geleneksel sanat sergilerinin olduklarından çok daha heyecanlı bir metodik macera olması gerektiğini savunuyor. Bu nedenle, önceleri de Documenta sergilerini belirleyen sosyal utopilere ve tartışmalara öncelik tanıyor. Önceki Documenta’larda yoğun olarak görülen medyatik skandallara Documenta 11’de pek rastlanamamakta. Gerçi Documenta X’da eleştirmenler tarafından fazlaca kuramsal bulunmuştu. Ama Enzewor böylesi eleştirilerden çok, sergide eserlerini sunan sanatçıların biyografilerinden daha çok etkilenmiş durumda.

Her şeye rağmen Documenta 11 mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir sergi. Eurozentrist düşünen tüm eleştirmenlerin kaygılarına rağmen, hatta özellikle bu nedenle sosyal ve siyasi sorunların sanat tarafından ele alındığı Documenta 11, 100 günlük süresinin devamında da yıllarca tartışma yaratacak bir sergi.

Daha geniş bilgi için www.documenta.de adlı sayfayı ziyaret ediniz.