Töreler Değişse de "Kadının Kaderi" Aynı
Talin Sucuyan
Kadınlar neo-liberal politikaların kadınlar üzerindeki etkilerini tartıştılar önce; sonra cinsel taciz ve şiddeti... Töreler değişse de kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet hep aynı alıyordu. Kampusteki yürüyüşte bağırdık; "namus cinayetlerine hayır"...
(Yeni Delhi) - Şimdiye kadar bulunduğumuz en hareketli ve öğrenci etkinliklerinin en yoğun olduğu kampus JNU.
Her gün bölüm kapısı önündeki panodaki afişlerin önünde on dakika geçirip; dersler dışındaki etkinlikler hakkında bilgilenip, Delhi'nin güneyinden Hindistan'ın ve yerkürenin tamamını kapsayan tartışmalara, söyleşilere katılmak mümkün.
Merakla bekliyordum Uluslararası Kadınlar Gününde neler yapılacak, nasıl bir ortam olacak diye. 8 Mart sabahı bölümün kapısında afişleri gördüm. "Neo-liberal politikalar ve kadınlar üzerindeki etkileri" konulu söyleşi vardı önce. Sonra çarşıda "Cinsel Taciz ve Şiddet" konulu bir sergi. Akşam Hindu dilinde film gösterimleri. Yine akşam JNU öğrenci birliğinin düzenlediği yürüyüş vardı. Başladık sırayla takip etmeye. Önce söyleşi...
Söyleşiye konuşmacı olarak JNU öğretim kadrosundan Utsa Patnaik, Mohan Rao ve Tüm Hindistan Kadın Demokratik Birliği'nden (AIDWA) Rojani Palriwal katıldı.
Hindistan'da cinsiyet, kast, sınıf, cemaat temelli şiddetin çeşitli açılardan ele alındığı söyleşide öne çıkan konular; namus cinayetleri, kadının ölen kocasının yanmakta olan cenazesiyle beraber diri diri yakıldığı sati geleneği, cinsiyet temelli kürtaj, evliliğin her aşamasında süren çeyiz geleneği, doğum kontrol politikalarının kadınlar üzerindeki etkileri, kız çocukların doğumdan sonra aileleri tarafından öldürülmeleri oldu.
Bilimsel veriler ile gerçekler birbirinden kopuyor
Utsa Patnaik, 1991'den beri uygulanmakta olan Dünya Bankası ve Uluslar arası Para Fonu (IMF) reformlarının toplum ve kadınlar üzerindeki etkilerine değindi; bu politikaların, cinsiyet temelli şiddeti ve ayrımcılığı körüklediğini söyledi.
Son 12 yılda uygulanan tüm ekonomik reform politikalarına rağmen gelişmenin son derece kısıtlı olduğunu belirten Patnaik, yoksulluk ölçümlerinde kullanılan yöntemler nedeniyle, yoksulluğun gerçek yüzü ile akademik veriler arasındaki uçurumun giderek arttığına dikkat çekti.
Patnaik, bilimsel verilerin her geçen gün gerçeği daha az temsil ettiğini söyledi. Uygulanan neo-liberal politikalar nedeniyle alım gücünün azaldığını belirten Patnaik, açlığın ve kıtlığın arttığını kaydetti.
Para karşılığı çocuk satışı ağı
Hindistan'ın en can alıcı sorunların biri, bebeklerin para karşılığı satılması. Patnaik, kırsal alanda yaşayan hamilelerin çok düşük faizle kredi karşılığında çocuklarını satmalarını organize eden aracıların pıtrak gibi çoğaldığını vurguladı.
Kadınların camları karartılmış minibüslerle, yüzleri kapatılarak getirildikleri hastanelerde doğum yapmak zorunda bırakıldığını anlatan Patnaik, çoğu zaman çocuklarını çadır koşullarında doğuran annelerin, yetersiz koşullar nedeniyle sağlıklarının tam olarak düzelmediğini de ekledi.
Evlilik boyunca çeyiz
Çeyiz geleneğinin evlilik boyunca sürdürüldüğü bir törenin hüküm sürdüğü Hindistan'da, kendisinden istenenleri karşılayamayan kadının sonu genellikle ölüm oluyor.
Koca ya da ailesi evlilik boyunca kadından beyaz eşya, para, mal, mülk isteyebiliyor. Patnaik bu olaylara ilişkin bir örnek de verdi. Eşinden muayenehane açmak için para isteyen adam, istediği parayı alamayınca kendisi de doktor olan karısını yakarak öldürmüş.
Cinsiyet temelli kürtaj
Mohan Rao ise, cinsiyet temelli kürtaj sorununun altını çizerek, ileri teknolojilerinin ve "seçme hakkı" söyleminin nasıl bir sektör yarattığına dikkat çekti.
Eğitim seviyesinin düşüklüğü gerekçe gösterilerek kadınların bedenleri üzerindeki hakkın gasp edildiğini söyleyen Rao, ultrason gibi ileri teknolojileri kullananların genellikle eğitimli üst kasttan ve Hindu kadınları olduğunu, dolayısıyla "seçme hakkını" da sadece onların kullandığını belirtti.
"Seçme hakkı" söyleminin yanıltıcılığına değinen Rao, nüfusun yüzde 70'inin kırsal alanda yaşadığı ülkede, eğitim seviyesi düşük olan kadınların genellikle batıda üretilen kontraseptiflerin deney tahtası haline geldiğini, böylelikle kendi bedenleri üzerindeki hakkın tamamen bu ilaçları dağıtanların eline teslim edildiğini belirtti.
Gittikçe yaygınlaşan ultrason yönteminin cinsiyet temelli kürtajı körüklediğini söyleyen Rao, bunun en çok Dalit yani, kast sistemi dışında kalan "dokunulmazlar" kategorisindeki kadınları etkilediğine işaret etti.
Hindistan'da kız çocuğu ömür boyunca aileye maddi yük olacağından, kadın bir kız çocuğuna hamile olduğunu anlayınca doğrudan kürtaj yoluna başvuruyor. Kimi durumlarda ise, bebek doğduktan sonra öldürülüyor.
Rao kadın karşıtı, Dalit karşıtı, işçi karşıtı seslerin gittikçe yükseldiği bir dönemde cinsiyet temelli kürtajın bu bütünün bir parçası olarak değerlendirilmesi gerekliliğini vurguladı.
Altı yıl sonra Kadınlar Günü yürüyüşü
Akşam saatlerinde ise altı yıl sonra ilk defa JNU öğrenci birliğinin düzenlediği Uluslararası Kadınlar Günü yürüyüşü gerçekleştirildi.
Öğrencilere son derece özgürlükçü bir ortam tanıyan ve siyasal yelpazenin solundaki duruşuyla tanınan üniversitenin öğrenci birliğinden arkadaşlar, geçtiğimiz altı yıl boyunca öğrencileri mobilize edemediklerinden Kadınlar Günü yürüyüşü düzenleyemediklerini söyledi.
Yaklaşık 100 - 150 kişinin katıldığı yürüyüşte sloganlar "cinsiyete duyarlı bir kampus", "ataerkine hayır", "namus cinayetlerine hayır" şeklindeydi.
Kaynak: bianet.org
|