Andreas Zumach 6 Ocak 2003 tarihli taz gazetesinde yer alan ve Federal Alman Hükümetinin Irak savaşı konusundaki tutumunu konu ettiği makalesine bu başlığı atmış. Makale BM Güvenlik Konseyinde olabilecek çeşitli varyantları çok iyi bir şekilde analiz ediyor. Bizde bu makalenin ilginç bölümlerini okuyucularımıza sunuyoruz.
“Kıyamete kadar beklemek”
(...) Gerhard Schröder’de aynı Joschka Fischer gibi Almanya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde nasıl oy kullanacağına dair bilgi vermeyi reddediyor. Schröder’e göre “böylesi spekülasyonların hiç bir anlamı yok”. “Bir kurul içerisinde ancak durumun genel çerçevesi belli olduğunda nasıl oy kullanılacağı anlaşılır. Şimdi ise, oylamaya geçilip geçilmeyeceğini ve ne üzerine oy kullanılacağını hiç kimse bilmemekte”.
Güvenlik konseyine üye olan başka ülkelerin hükümet üyeleri ve BM diplomatları ise Federal Şansölye’den ve onun Dışişleri Bakanından daha çok tasavvur gücüne sahip olduklarını gösteriyorlar. (...) Çünkü Güvenlik Konseyi’nin alacağı karar seçenekleri üzerine yapılacak toplantının çerçevesi, Schröder ve Fischer’in Almanya kamuoyunu inandırmaya çalıştıkları gibi pek belirsiz değil. Burada kuramsal açıdan olanaklı olan üç değişik senaryo söz konusu.
Birincisi: UNO Silah Kontrol Komisyonu (Unmovik) şefi Hans Blix, 27 Ocak tarihinde Güvenlik Konseyi’ne sunacağı geniş raporund Kasım ayı sonundan beri sürdürülen inspeksiyonların Bağdat’taki rejim tarafından engellenmediğini ve yasaklanmış kitle ihm silahları ve balistik roketlerin veya benzeri silahlanma programlarına yönelik ispatların bulunamadığını tespit eder. Böylece ABD ve Büyük Britanya’nın bugüne kadar ileri sürdükleri suçlamalar, temeli olmadığı nedeniyle sürdürülmez. (...)
1.Varyant: Savaş söz konusu değildir
Bu en zararsız, ama pek muhtemel gözükmeyen varyant durumunda olası bir Irak savaşı Güvenlik Konseyi’nin gündeminde olmaz. Almanya da bu konuda tavır almak zoruna kalmaz. Güvenlik Konseyi hiç bir sorun olmadan Unmovik’in inspeksiyonlarının, Irak’taki söz konusu olan 800 işletmenin hepsinin kontrol edilmesine kadar devam etmesi üzerine anlaşabilir.
Aşağıdaki senaryo ise, yukarıdaki kadar açık, ancak sonuçları açısından çok daha vahim olabilir: Blix 27 Ocak’taki raporunda Irak’ın yasak kitlesel imha silahlarına ve/veya bunlara uygun silahlanma programlarına sahip olduğunu tespit eder. ABD ve Büyük Britanya haber servislerinin bu yönde yaptığı suçlamalar, Irak’taki inspektörler tarafından doğru olarak teyid edilir. Bu nedenle Irak’ın verdiği silahlanma raporunun yalan olduğu anlaşılır. Bir de 27 Ocak’a kadar sürdürülen kontrol çalışmalarının Irak tarafından engellenmesi söz konusu olursa, Güvenlik Konseyi’nin 1441 sayılı kararında tanımlanan ve Irak’ın bu şekilde “vahim bir şekilde çiğnemiş olduğu” koşullar yerine getirilmiş sayılır.
Bu durumda New York’taki BM Genel Merkezinde ABD ve Büyük Britanya’nın Konsey’e, Irak’a karşı askerî operasyonları içeren ikinci bir karar taslağını sunacaklarına garanti gözüyle bakılmaktadır. Bu bağlamda Federal Alman Hükümeti’nin böylesi bir karar önerisine Evet ya da Hayır oyunu verip vermeyeceğini şimdiden Almanya kamuoyuna açıklaması tabii ki olanaklıdır.
Ancak BM’de hiç kimse bu açık olan iki senaryodan birinin gerçekleşmesini beklememektedir. Beklentiler, bunların arasında olabilecek varyantlardır: 27 Ocak tarihli Unmovik raporu Irak’ı, eski B ve C Silahlarının nerede olduğu konusunda Bağdat’ın yanıtlaması gereken soruların haricinde, suçlamalar konusunda tamamen veya kısmen temize çıkarır. (...) En kötü durumda Ocak sonuna doğru inspektörleri engelleme olayları söz konusu olur. Yani, sonuç itibariyle 1441 sayılı kararda yer alan koşullar yerine getirilmemiş olur.
Bunlara rağmen ABD büyük bir olasılıkla Büyük Britanya tarafından desteklenerek koşulların oluşturulduğunu iddia eder. Irak’a karşı savaşın hazırlıklarını devam ettirirler ve 1441 sayılı kararı bir askerî operasyonun uluslararası hukuksal temeli olarak açıklarlar. Bu durumda Almanya, 1441 sayılı kararın Bağdat tarafından “vahim bir şekilde çiğnenmediği” (ve askerî operasyon için gerekçe olmadığı) tespitini yapan bir Güvenlik Konseyi kararının çıkarılması; silah kontrollerinin devam etmesi ve Blix’in Konsey’e bir kaç ay sonra yeni bir rapor vermesi için uğraş verebilir.
Fransa ile “sıkı koordinasyon”
Federal Alman Hükümeti Konsey’deki pozisyonunu yeterince açıklamadığı sürece, Berlin’in BM Konseyi’nde üye olan dört AB üyesi ülkenin “ortak tavır” almasının öncelikli hedef olduğu açıklamasının ne anlama geldiği belli olmaz. Bu, İspanya’nın da destekler göründüğü Büyük Britanya’nın ABD yatkını politikasına yaklaşım anlamını mı taşımaktadır? Yoksa, Federal Şansölye’nin geçen hafta sonu Devlet Başkanı Chirac ile yaptığı telefon görüşmesinde “sıkı koordinasyon” üzerine anlaştığı Fransa’nın şimdiye kadarki eleştirisel pozisyonun desteklenmesi mi? Paris Hükümeti bir kaç gün öncesinde Savunma Bakanı kanalıyla, Fransa’nın katılsa bile Irak’a karşı yürütülecek olan bir askerî operasyona sadece uluslararası hukuka dayalı ikinci bir BM kararı temelinde katılacağını açıkladı.
Bu tavır Konsey’in sürekli üyeleri olan Rusya ve Çin’in de tavırlarıdır. Aynı tavır diğer üyelerden Suriye, Meksika, Şili, Angola ve Pakistan tarafında da destek görmektedir. Kamerun ve Guinea’da aynı yaklaşımı sergilemekle birlikte, görüşlerini daha tam olarak oluşturmamışlardır. Gerektiğinde 1441 sayılı karar temelinde ABD ve Büyük Britanya’nın gerçekleştireceği askerî operasyonu siyasî olarak en fazla destekleyen üye ise Bulgaristan. Dışişleri Bakanı Fischer’in geçen hafta Spiegel dergisine verdiği demecinde Federal Hükümetin olası tavrı olarak tanımladığı tavır böyle mi olacak? Bu sorunun yanıtı New York’ta heyecan ile beklenmektedir.
6 Ocak 2003 tarihli taz gazetesinde yayımlanan “Aussitzen bis zum jüngsten Bericht” başlıklı makalenin kısmen çevirisidir.
|