Şiirler

Hakan KALIN

Yasak Bana

Sıkı korunan bir hapishanelik,
Çürüyen diş,
Pencerede cehennem,
Gözlerim yandı,
karanlığa düştüm düşeli,
Oyuncak ettim bileklerime zincirleri,
Diyarbakır’ı son kez olsun göremedim,
Saraylarını,toprağını,yüzünün parıldamasını,
Taze sesin kulağımda,
Ev halkıyla,
Yüreğim Zaho’da kurşuna dizilir her gece iki buçukta,
Ve hala yazmak yasak bana...
Doğduğum şehir polis karakollarında tutulur,
Doyduğum şehir tıpkı bir tren gibi telaşlı,
Beş para etmez insanları,
Anamın elleri,saçları kına boyalı,
Kan gibi içime damlıyor baba toprağı,
Yar mektupları zaptedemez yüreği,
‘Xa rınd mesqe’ diye yazılı,
Yer beğenmiş bize Gördoğlu’da bir köy mezarlığı,
En telaşlı yerinde kalemim,
En telaşlı yerinde kağıdım,
Dona kalır sana,
Ve hala yazmak yasak bana...
Memleketim,

Ona sorarsanız tanımaz beni,
Ben bilirim seni,
En dar sokaklarını,
Uygun adımlarını,
Tütünün gibi tüten bacalarını,
Arabalarını,dağ başlarını,tatlı sularını,ormanlarını,
Duydum Tunalıda boykot ediyor insanları,
Musibet karlarını,
Işçi sınıfını,
Ceza evlerini,yarı açık,yarı kapalı,
Türkülerinden tanırım seni,
Bir yanımda yoldaşlar,mapusta yahut bozkırda,
Bir yanımda anam hasta,
Ve hala yazmak yasak bana...
Saat üç otuz voltalarında,
Toprağın dibinde hürriyet,
Dallarınızdır,
Kırdıklarınız!,
Fotoğraflarınızdır,
Yaktıklarınız!,
Geleceğinizdir,
Kapadıklarınız!,
Hala çocuktur,
Hala Fırat’ın pırıltısıdır,
Hala Munzurun parıltısıdır,
Çınarların da koy verdim kendimi,
Hala düşlerim göllerini,
Türkülerini,
Tütünlerini,
Petrolün anlamını kavradı Irak’lı çocuklar,
Ve hala yazmak yasak bana...
Elleri tüfek çatmaktan çatlamış erkeklerin,
Bıyıkları sararmış tütünden beylerin,
Önce insan,bir kere,bin kere,
Hayalleri ipe çekilmekte,
Açlıktan asfaltlarda gebermekte,
Tıpkı benim gibi o’da,
Türkülerle avunmakta,
Bu üçüncü yıl dönümü hapisliğimin,
Gençleri dağıttılar evlerine,
Haritalar değişmekte,
Ağaçlar yeniden yeşermekte,
Müjdelerle yavrular ana rahmine düştüde,
Duydum doğmuş bile geçen hafta,
Ve hala yazmak yasak bana..........

Senin Yerin

Senin yerin,çığlıklarımızın doruğunda kaldı,
Kan revan içinde,
Ya bir telaş saldıysa içini,
Yada hüznünün bıraktığı soğuk ve acı bir denge,
Gelme sakın,tutsak düştüm kavgam uğruna,
Karanlıkla değil güneşle beraber tutuldum kavgama,
Canım kurban bir damla soluğuna,
Yüreğimde bir uzun hava başlar her bir yoldaş açlıktan öldüğünde..
Senin yerin,soğuk bir yel gibi demleniyor içimde,
Incecik bir mitralyöz sesiyle,
Ya bir tesadüf,
Ya kulak alışkanlığı,
Yada yatıyordum her kurşunla sere serpe,

Gelme,esir oldum davam uğruna,
Biz mutluluğumuz için dövüşüyorduk,
Ismimi yasak bir kırmızı kaplı kitapta ölüm orucu savaşçıları listesinde
görürsün,
Gelme,adımız yasak bir dağ çiçeği olmuş buralarda,
Bileklerimiz kelepçeden sonra bandajlarla sarılı olsada,
Gelme,üstümüzü başımızı yoklayıp bir bir iyi niyetlerimizi gömüyorlar
toprağa..
Senin yerin,kulağımızdaki isyanın sesi,
Ve büyük bir koro çığlığı,
Bu asilerin ve direnenlerin dünyası,
Nede güzel öğrenmiştim silah tutmayı,
Gelme susturuyorlar,
Söylememizi istemiyorlar inandıklarımızı,
Beynimiz bir yandan da üretmeye devam ediyor oysaki,
Yaktığımız ateşi koruyor birileri..
Senin yerin,açlığımızı sözle bastırdığımız yerde başlıyor,
Ve hala neden kendi sehpamıza vurduğumuzu göremiyorlar,
Ya boğazımıza namlu dayanıyor,
Yada en güzel şiirlerimiz yarım kalıyor,
Nasıl bir orman sehpaya tırmanıyorsa,
Ve nasıl bir deniz kendi ayaklarını yerden kesiyorsa,
Hiçbir şey değişmemiş her şey aynı burada..
Senin yerin,paylaşım duvarlarında,
Mavzer gölgesi yanında,
Ya bir fısıldayış,
Yada avaz avaz,yüksek sesle söylenen bir marş,
Bir tüfek olsam diyorum,patlasam namerde,namusa değil de,
Bir amaç olsam devrim uğrunda,kazanılmış,kaybedilmiş değil de,
Bir yol var içimde,
Düşüncelerimiz bitmesin diye,
Bayrağımız bizden alınmasın diye,
Kimliği belirsiz ölülerimiz yaşasın diye,
Kavgamız uluslar arası bazda sosyal şovenizm olarak bilinen güçlere,
Kapitalizm e,neoliberalizm e,emperyalizm e,
Kapatılsak ta açlıktan ölüyoruz işte...

Gözlerinden Öpmeliyim 1 Mayıs

Meydanlara saplandı sancım,
Kurda kuzu emanet edilince,
Omuzlarımda çocuk gibi salınan Ankara,
Serçe sürüsü büyüyor 1 Mayıs’a,
Çıplak mermileriyle,
Ak bedeniyle,
Doğacak şafağın hayaliyle...
Kuleden sonra çınar,
Her dalında ayrı ışık,
Sarmaşıkları karmakarışık,
Yine soğuk bir yarıştayız,
Gözlerinden öpmeliyim 1 Mayıs...
Kuleden sonra gökyüzü,sarhoş,
Zaho bahçesinin tepesinden indi,
Karanlık kokuyor keder gibi,
Kim indirdi seni?,
Büyük müjdelerin mi feryat etti,
Kim indirdi seni?,
Tanıyamadın mı hala insanlıðın kahpeliğini,
Köylerimde siren sesleri yankılanıyor,
Haberleri postacılara emanet ediliyor,
Neden indirdi seni?,
Güneş mayısta erken gittiği için mi?...
Kuleden sonra kış,
Gölge yok,
Birazcık mahzun,
Birazcık yorgun,
Etleri çürür akşamların,
İşgalci orduları yaşarttı gözlerini 1 mayısın.....!

Memleketim

Memleketim..kaçırılmış son trende,

Efkarı erken gitmiş olsa bile,

Hazırdı ölümsüz yağmur,

Memleketim..soğuk ekmeklerde...

Memleketim..koparılmış bir müjde,

Yüreğim titriyor önce,

Çırılçıplak bir yağmur,

Memleketim..ihtiyar bir cadde...

Memleketim..boyasız bir palette,

Neşesi çorak bahçelerde,

Bıçak gibi sert bir yağmur,

Memleketim..satılıyor kırk beş sente...