Ne Saddam ne emperyalizm
Adonis El Akra
Irak'a yönelik ABD-Britanya savaşı, halihazırdaki uluslararası koşullarda sürpriz sayılmasa dahi Avrupa ve ABD'deki birçok aydından destek görüyor. Bu savaşla Filistin-İsrail çekişmesi arasında ilinti kuruluyor. Gerekçe, faşizmle ve totaliter rejimlerin farklı şekilleriyle mücadele etmek.
Ancak bu tutumlarının pratik alanda bölgeselliği aşıp evrensel boyut alacağı gerçeğini ya gözden kaçırmakta ya da görmemezlikten gelmekteler. Onlar tutumlarıyla hegemonyaya ve otokrasiye evrensel boyut kazandırmakta, fikri-kültürel bir tür meşruluk vermekteler. Cüzi kötülüğe karşı külli kötülüğün veya sınırlı tehlikeye karşı sınırsız tehlikenin baskın gelmesini
istemekteler sanki. Bu tutum barışın, ilerlemenin ve adaletin ilkeleriyle çelişip askeri saldırıları cesaretlendirirken peşi sıra gelecek savaşlar için kültürel zemin yaratmakta.
Bu türden savaşları olumlu karşılamak dünyayı uygarlığın ve insanlar arasındaki ilişkilerin insani ve fikri temellerini yerle bir edecek. Ayrıca vahşetin hüküm sürdüğü bir dünyaya doğru kayılacak.
Savaşın dış görünümünü Bush'un da açıkladığı dini içeriğiyle birleştirdiğimizde bugün dünyamızı tehdit eden çöküşün boyutu daha net görünüyor. Dünyayı kurtarmak adına vahşi teknoloji, dini mesaja hizmet için kullanılıp bu yeni dini mesajın yayılması için savaş, öldürme ve yıkım emri verilmekte.
Tehlikenin bir başka boyutu da kültürel. Bu savaşa destek çıkanlar, aynı savaşa bir insanlık trajedisi olarak bakmayı ihmal edip insani kazanımları yıkıma uğrattığını görmüyor. İnsanın içeriden yıkımı ise insani anlamından soyutlanması, eşyadan ibaret kılınması.
Bu savaşı destekleyen Avrupa ve ABD'deki aydınlar açısından durum böyle. Peki güçleri yettiğince bu savaşa karşı çıkan ve kınayan Arap aydınlar açısından durum nasıl?
Savaş tek bir suçluyu devirmek için uçakları, tankları, füzeleri ve bombalarıyla cehennemini Irak'ın evlatları arasına yayarken, şimdiye kadar sadece masumları vurdu. Çoğu Saddam ve rejimine karşı olan Arap sokakları haykırıyor, savaşı kınıyor ve Irak'ın yanında gönüllü savaşmak istiyor. Bu bağlamda Arap aydınları bu zihin karışıklığı halini, düşünce üretmeyi devre dışı bırakacak bir yöne kanalize etmemeli. Özellikle de 1952'de Kahire, 1958'de Bağdat'taki 'devrimlerden' itibaren yaşanan Arap siyasi deneyimini unutmamalılar. Arap sokakları üzerinde derin düşünmeliler. Bu yıkıcı savaşın arkasında Arap siyasi bedenini bütünüyle vuran bu kapsamlı, derin, eski 'hastalığı' iyi irdelemeliler.
Evet Saddam halkı unuttu ama...
Kanımca her birinin sorması gereken ilk basit soru şu: Saddam Hüseyin büyük Irak halkının devrimiyle birlikte 30 yıl boyunca halkı için ne yaptı? Bu devrimi Irak'ın kalkınması, halkının saygın ve özgür yaşam içinde mutluluğu için kullanması gerekirdi. Irak'ta işsiz tek bir insan, tek bir fakir, tek bir sürgün edilmiş Iraklı kalmamalıydı.
Irak halkı dünya halkları içinde benzeri görülmeyecek şekilde beşeri ve kültürel çeşitlilikle gururlanmış sivil bir toplum haline gelmeliydi. Japonya ve Kore'de olduğu gibi Avrupa ve Amerika'daki benzerlerini andıran çeşitli bilim ve teknik alanlarında üniversiteler, araştırma merkezleriyle dolmalıydı. Irak topraklarının tarımda, sanayide ve büyümenin farklı şekillerinde model olması, Iraklı kurumların adalet, insan hakları, çoksesliliğe saygı alanlarında örnek olması gerekirdi.
Fakat tüm bunların yerine Saddam Hüseyin ne yaptı? Irak topraklarını özel bahçesine, özel mülküne, özel-Cumhuriyet Muhafızları'na, özel orduya ve özel bir halka dönüştürdü. Rejimin görüşünü taşımayan vatandaşlar için cezaevine, ülkeyi ve başka ülkeleri yıkıma uğratmak için silahlara çevirdi. İktidarı dilediği kimseyi öldürerek, kanunları, adalet esaslarını ve yargıyı dilediği şekilde ihlal etti. Rejimin 'kültürü' Irak halkındaki bölünmüşlüğü derinleştirmeye çalıştı. Bu kültür düşmanlarına zehirli gazlar kullanma, etnik temizlik, terör ve tutuklama eylemlerini gerçekleştirme başarısıyla ün yaptı.
Ancak tüm bunlar ayrı, ABD'nin emperyalist savaşı ayrı şeyler. Bu savaşa karşı durup Irak halkının yanında yer almak rejimle halkı ayrı tutmak suretiyle ulusal, kültürel, insani ve medeni görevdir. Bu ayrım kaçınılmaz ve Arap bilinci hareketinde ve uyanışında son derece önemli. Zira Saddam Hüseyin'i ve rejimini desteklemek sadece onun despotluğunu ve diktatörlüğünü desteklemek değil, aynı zamanda Arap gerçeğinde bu diktatörlüğü ve despotluğu hoş karşılamak anlamı taşır.
Bu vahşi saldırıya karşı Irak halkının direnişine selamlar olsun. Selamlar olsun Irak halkının kahramanca mücadelesine.
Bu halk daha az bölünmüş, daha zengin ve özgür olsaydı, daha atılgan, yiğit ve daha fazla ölüme meydan okurdu.
Geriye hayli trajik, alçaltıcı, acı ve şaşırtıcı şu gerçek kalıyor: Arap topraklarında Arap mallarıyla Araplara özgürlük propagandasıyla ve Arap rejimlerinin bütünüyle kayboluşu içinde dönen bir savaş bu...
(ADONİS EL AKRA: Almanya'da yaşayan Suriyeli şair ve düşünür)
Kaynak: 09/04/2003 Tarihli Al Hayat gazetesi
|