FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu)- Kuran-ı Kerim’in doğumu ve ilk metinlerinin eleştirel bir gözle incelenmesinde, nitel bir sıçramanın eşiğinde olunduğu ileri sürüldü. Öldürülmekten korktuğu için, çalışmalarını kamuoyunun tepkisinden uzak ve sadece uzmanlar arası iç tartışmalara açacak şekilde takma isimle yayımlayan bir Alman bilimadamının, bulgularıyla, yeni bir “Kuran tefsirinin” kapılarını açtığı belirtildi. Batı’da art arda yayınlanan araştırmalar nedeniyle, İslamiyet’in kendi içinde bir “Protestanlık” dönemine gireceği iddiaları artarken, birçok çevre “henüz bu aşamaya gelinmediğini” savunuyor.
Kuran’ın oluşturan metinlerin yazıya dökülmesi ve yapılarıyla ilgili olarak İslamiyet içindeki “ortodoks” ve “liberal” kamplar arasındaki eşitsiz mücadeleye bir Alman dilbilimci de katıldı. Christoph Luxenberg takma adını kullanan bilimadamı, doktorasını Aramca başta olmak üzere Samî dilleri ve edebiyatları alanında yaptı. Luxenberg’e göre Kuran, şimdiye dek sanıldığından çok daha fazla oranda Süryani-Hıristiyan unsurlarla dokunmuş bulunuyor. Christoph Luxenberg’e göre, Müslümanların kutsal metni, birçok yerinde Arap yorumcularca ya yanlış okundu ya da yanlış yorumlandı.
Nitekim Alman dilbilimci “Christopher Luxenberg”, buna örnek olarak “cennetteki huriler” vurgusunu gösteriyor ve bunun, Kuran’ın temel eğilimine yabancı bir vurgu olduğunu savunuyor. Önasya dinlerinin hiçbirinde bu tür çağrışımlar içeren fanteziye yer olmadığını belirten Luxenberg, Kuran’ın 44 ve 52’inci surelerindeki 'huriler'in sözcük anlamının, Şark’ın cennet anlayışında önemli yer tutan, refah ve saadetin simgesi “beyaz, kristal saydamlığında üzümler” olduğunu, bunun da Aramca’dan geldiğini belirtiyor.
Almanya’nın en büyük haftalık siyasi gazetesi, 450 bin satışlı “Die Zeit”ta yer alan geniş bir yazıda, Luxenberg’in devrim yaratabilecek nitelikteki kitabını yayımlayacak bir yayınevi bulmakta karşılaştığı güçlüklere de dikkat çekildi. Alman araştırmacının, “Die syro-aramäische Lesart des Korans. Ein Beitrag zur Entschlüsselung der Koransprache” (Kuran’ın Süryanca-İramî Okuma Biçimi. Kuran Dilinin Deşifre Edilmesi Üzerine Bir Katkı) başlıklı kitabının akademik dünyada korkuyla karşılandığı belirtilirken, büyük yayınevlerinin yapıtı basmama kararlarını, Luxenberg’e “Salman Rüşdi örneğini hatırlatarak verdikleri” kaydedildi. Ancak kitap Berlin’deki küçük bir yayınevi tarafından 2000 yılında “Das Arabische Buch” (Arapça Kitabı) başlığıyla basıldı. Bu arada yayınevi iflas etti. Ancak kitabın dağıtımı sürüyor.
Luxenberg’in çalışmalarının kamuoyu ve medyada hiçbir yankı bulmadığını ama kendisine geçen yıl güz aylarında Mainz kentinde yapılan Birinci Dünya Şarkiyatçılar Kongresi’nde bir sempozyum ayrıldığına dikkat çeken “Die Zeit” yazarı Jörg Lau, Batı dünyasında bu çalışmalara olan ilginin giderek arttığına işaret etti. Buna göre, “Guardian”, “New York Times”, bir süre önce de “Le Monde”, Christoph Luxenberg ve çalışmalarına geniş yer ayırdı. Ünlü Fransız dergisi “Critique”in nisan sayısında ise Ortaçağ Arap Felsefesi’nin tanınmış uzmanı Rémi Brague, uzun ve övücü bir makale yayımladı. Samî dilleri ve edebiyatları alanındaki uzman dergi “Hugaye”nin Ocak 2003 sayısında da Luxenberg’in çalışmalarının Kuran araştırmaları alanında bir ilk olduğuna dikkat çekildi.
“Die Zeit” yazarı, Alman bilimadamının Kuran’ın ilk metinlerine ve kaynaklarına yönelik bu araştırmasıyla yerleşik İslam ilahiyatını tehdit ettiğini ileri sürerken, Amerikan ve Alman üniversitelerindeki konunun uzmanı bilimadamlarının görüşlerine de yer verdi. Akademik dünyanın, şeriatçılardan gelebilecek tepkiler nedeniyle endişeli oldukları dikkat çeken “Die Zeit”, internetteki İslamcılara ait bazı sayfalarında Luxenberg’in çalışmalarının şimdiden hedefe alındığını da vurguladı. Geniş yazıda, şeriatçılar kadar, Hıristiyan köktendincilerinin de, Hıristiyanlığın birçok etkisinin bu metinlerde yer almış olması nedeniyle, zor durumda kalacağına dikkat çekildi.
Christoph Luxenberg, İramî’nin (Aramca) Kuran’da kullanılan dili etkilediğini, çünkü dönemin en gelişkin dünya dili olduğunu belirtiyor. Yüksek Arapça ve klasik Arap yazısının daha sonraları ortaya çıktığını, bu alfabenin de yanlış okumalara çok açık ve yetersiz olduğunu kaydeden Alman dilbilimciye göre, İslam peygamberinden sonraki kuşaklarda metinlerin kesinleştirilmesi, aynı zamanda bir yorum anlamına da gelmiş oldu.
Nitekim Saarland Üniversitesi’nden Kuran kaligrafisi uzmanı Gerd-Rüdiger Puin, Aramca ve Arapça’nın yakın diller sınıfına girdiğini belirterek, Yemen’de Sanaa Camii’nde ortaya çıkan ve Hz. Muhammed’in ölümünden 50 yıl sonra yazılmış olduğu saptanan Kuran surelerini incelediğini, ilk metinlerdeki birçok Aramca sözcüğün asıl değil, sonraki Arapça anlamına ağırlık verilerek kesinleştirildiğini söyledi. Uzmanlar, Luxenberg’in bulgularıyla, yüzyılı aşkın bir zaman önce “İncil tefsirleriyle” gelen havayı, İslamiyet içinde yaratabileceğine dikkat çekiyorlar.
Benzer tezleri araştıran ve kendi alanında bir çığır açan Turan Dursun, 1990 yılında İstanbul’da vurularak öldürülmüştü.