Emine Sevgi Özdamar ve
Tuhaf yıldızları anlatmak

SEVİM ERCAN

BERLİN- Emine Sevgi Özdamar’ın “Seltsame Sterne starren zur Erde” (Tuhaf Yıldızlar Dünyaya Bakıyor) kitabı yayımlandı ve ilgiyle karşılandı. Batı Berlin’de 7 kişinin ortak kullandığı eski bir fabrika katının karanlık, soğuk ve dağınık görüntüsünü yansıttığı satırlarla başlıyor romanına Özdamar. Ünlü Alman yazarı Bertolt Brecht’in bir öğrencisinin yanında tiyatro eğitimi almak amacıyla İstanbul’dan Berlin’e gelen roman kahramanı, aralıksız havlayan köpekleri arkasında bırakarak batıdaki evinden çıkıyor ve sınır kapısından Doğu Berlin’e geçiyor. Roman boyu yinelenen doğu ve batı arasındaki gelgitlerle, yazar, iki ayrı sistemi herhangi bir yargıda bulunmadan aktarıyor okura.

İkiye bölünmüş Almanya’nın ikiye bölünmüş Berlin kentini anlatan Özdamar, doğu ve batı sorununun günümüzde de halen bitmediğini belirtiyor. Bu nedenle kitabı yazarken eski Doğu Almanları da, batıdakileri de kırmak istemediğini kaydediyor. İki tarafa eleştirel bir gözle yaklaşmak istemiyor. O yüzden, kentin her iki yakasını da kahramanına anlattırıyor. Kahraman ise ılımlı bir karaktere sahip ve olaylara mesafeli yaklaşmayı tercih eden biri.

Kitaplarıyla Başbakan Schröder’i de etkiledi

1965 yılında ilk kez tanıştığı dille, Alman dilinde yazıyor Emine Sevgi Özdamar. Almancayı “hiçbir zaman ulaşamayacağı bir yolculuk” olarak tanımlayan yazar, bu yolculuğunda “Alman dilini” tekrar tekrar keşfettiğini anlatıyor. Almancaya yaptığı dil yolculuğunda özel bir yeri olan, yeni kitabı “Seltsame Sterne starren zur Erde” için Alman eleştirmenler “Sevgi Özdamar’a teşekkür etmek zorundayız” yorumunu yaptılar. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in konuk ettiği ve “yapıtlarının şiirsel dilinden etkileniyorum” dediği Özdamar, Schröder’in kendisini bu davranışıyla onurlandırdığını anlatıyor. Başbakanın, kendisiyle “kitaplarını okuyorum, hem de severek okuyorum” diye sohbet ettiğini anlatıyor ve mütevazı bir tavırla “geceleri 12.00 ile 02.00 arası okuyormuş” açıklamasını getiriyor.

“Tuhaf Yıldızlar Dünyaya Bakıyor”da Özdamar, kendi biyografisine göndermeler yaparak, 1976 ve 1977 yıllarında Doğu Berlin’de tiyatroda çalışan ve Batı Berlin’de yaşayan tiyatro sanatçısı bir kadının öyküsünü kaleme alıyor. Son romanında Özdamar, tiyatro tutkunu roman kahramanıyla ünlü “Berlin duvarı” üzerinden ikiye ayrılmış doğu ve Batı Berlin’e ayna tutuyor. Yazar, Başbakan Schröder’in de değindiği gibi, sadece şiirsel bir dil değil, aynı zamanda elinizi uzatsanız dokunacağınız gerçeklikte bir kahraman da yaratıyor. Roman, aslında iki kent ve iki ayrı sistem arasındaki bir yolculuğun öyküsü. Emine Sevgi Özdamar’ın kahramanı hemen herkesi seviyor. Çevresindekileri eleştirmiyor, sorgulamıyor, ama gözlemliyor.

Çok sayıda oyun sahneye koyan Emine Sevgi Özdamar aynı zamanda tiyatro ve sinema oyuncusu. Özdamar, 1992 yılında Ingeborg Bachmann Ödülü’nü kazanan ilk yabancı kökenli yazar ve bu arada Alman okuruna doğrudan seslenen pek çok yapıta imza atmış bulunuyor. “Hayat Bir Kervansaray”, “Aynadaki Avlu”, “Ana Dili”, “Haliçteki Köprü” gibi yapıtlar bunlardan birkaçı.

Dile dokunma gereksinimi

Sanatçı yaşanılan ülkenin diline dokunabilmenin bu süreçle eş anlamlı olduğu inancında. İlk romanı 1992’de yayımlanan Emine Sevgi Özdamar, günlük hayatın sesi olan Almanca’dan etkilenen ve bu sesi içinde duyumsayan bir yazar. Yazmak, onun için, aynı zamanda bir cambazlık.

1966’dan bu yana kesintilerle de olsa yaşadığı ülkeyi, Almanya’yı seviyor. “Vücuduma dokunuyor” betimlemesini yaptığı sadece “Alman Dili” değil. Özdamar aynı zamanda prenslikler devrinden beri sanat ve sanatçıya olan destek ve katkısını da övgüye değer buluyor yaşadığı ülkenin.

Berlin ise Sevgi Özdamar için masallardaki açılması gereken o son kapı.

Cumhuriyet Hafta, 13 Haziran 2003

Tüm yazı ve çeviriler kullanılabilir. Dergimizin kaynak olarak gösterilmesi rica olunur.
Alle Beiträge und Übersetzungen können übernommen werden. Hinweis auf unsere Seite wird gebeten.