Gerçeği, yalnızca gerçeği

El Cezire televizyonunun Almanya Temsilcisi Aktham Suliman: “Türkiye, Arap dünyasına Fransa’dan çok daha uzak.”

MENEKŞE TOPRAK

BERLİN - Son yıllarda Arap dünyasının en önemli liberal haber kaynağı haline gelen El Cezire televizyon kanalı, özellikle Afganistan’da ve son olarak Irak’daki savaşta, 1991 Kuveyt Savaşı’nda medyaya yansıyan görüntülerden farklı bambaşka görüntü ve haberlerle dünya kamuoyunda tanındı. Irak’taki savaşta CNN ve BBC gibi büyük televizyon kanallarına neredeyse alternatif haber ve görüntüler yayma özelliğini taşıdı.

Arap dünyasında medyanın rolü ve Arap dünyası üzerine El Cezire’nin Almanya Temsilcisi Aktham Suliman, Batı dünyası, Arap alemi, medya ve savaş ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

- El Cezire özellikle son Irak savaşında alternatif görüntüler sunma konusunda çok önemli bir rol oynadı. İlk kez bir savaşta ölen insanlarla, onların acılarıyla, yani gerçek savaş görüntüleriyle karşılaştık. BBC veya CNN gibi kanallarda yer almayan görüntülerdi bunlar. Sunduğunuz görüntüler, savaş etiğine uymadığına dair Donald Rumsfeld gibi politikacılar tarafından eleştirdi. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

- Biz varolanları olduğu gibi gösterdik. Bu arada savaşı başlatan bir ülkenin savunma bakanının savaş etiğinden bahsetmesi çelişkili değil mi? El Cezire, özellikle esir Amerikan askerlerinin gösterilmesi konusunda eleştirildi. Aslında bu görüntüler ve esir askerlerle yapılan konuşmalar bize ait değildi. Bunlar Irak devlet televizyonu tarafından yayınlandı ve biz de bunu haber yaptık. Ayrıca burada Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı bir şey de yoktu. Ne esirlere kötü muamelede bulunuldu ne de esirler küçük düşürüldü.

- El Cezire birçok televizyon kanalına oranla daha alternatif, farklı, avantajlı haberleri nasıl yakalayabiliyor?

- El Cezire diğer birçok kanaldan farklı olarak Ortadoğu’yu çok iyi tanıyan ve oradaki dili ve atmosferi iyi bilen bir kanal. Belki de bizim en büyük gücümüz buradan geliyor. Tabii, biz tarafsız davranma prensibimizden taviz vermeyerek, Arap halklarını ilgilendiren haberleri veriyoruz. Bu da çok doğal. Çünkü Arap dünyası Irak halkının savaştaki ve savaş sonrasındaki durumunu merak ediyor. Biz de halkın içinde ve savaşın ortasında çektiğimiz görüntüleri yayınladık, yani Irak halkının içine girdik.

- El cezire aslında son yıllarda Arap dünyasında liberal çizgi taşıyan ve Arap dünyası içindeki özeleştirileri de yansıtma özelliğine sahip. Sizce bu özeleştiri savaşla birlikte sona erecek mi? Yani tam kendi içinde dinamik bir özeleştiri yakalandığı anda, dışarıda yaratılan güçlü bir düşman imajıyla bu durum ortadan kalkacak mı? El Cezire’nin buradaki tutumu ne olur?

- Bu konuda şimdiden bir şeyler söylemek çok zor. El Cezire tarafsız, liberal bir çizgiye sahip. Yani Arap dünyasındaki gelişmeleri çok yönlü yansıtma eğilimini taşıyor. Örneğin Filistin ve İsrail sorununda biz sadece Filistin tarafını yansıtmıyoruz, aynı zamanda İsrail insanlarına da zaman zaman mikrofonlarımızı uzatıyor, onların görüşlerini alıyoruz. Fakat El Cezire’de yapılmayan tek şey, toplumsal tabulara ve hassasiyetlere pek dokunmamak. Nedir bu tabular? Örneğin cinsellik Arap kamuoyunda gündeme getirilmeyen bir konu. Biz de bu hassasiyete sadık kalarak, cinsel veya toplumsal tabulara hemen hemen hiç girmiyoruz.

- Peki El Cezire’nin Arap dünyasındaki medyayı veya kamuoyunu etkilediğine inanıyor musunuz?

- El Cezire’nin Arap dünyasında çok önemli bir fonksiyonu var. Biz yayına başladıktan sonra Arapça yayın yapan birçok kanal kendine çeki düzen verdi diyebilirim. Örneğin Dubai’deki El Arabiya gibi özel kanallar daha kaliteli görüntüler vermeye ve çok yönlü programlar yapmaya başladılar. Hatta bazı devlet kanalları bile artık sadece hükümetlerinin görüşlerini değil, farklı düşünen, muhalif kesimlere de yer vermeye başladılar. El Cezire, kaliteli bir program üretebilmenin düşük bir maliyetle de mümkün olduğunu gösterdi. Mısır başkanı Mübarek, Doha’daki merkezimizi ziyaret ettiğinde, “Bu kadar gürültüyü bu kibrit kutusundan mı çıkarıyorsunuz” demiştir?

- Türkiye’nin bu savaştaki tutumunu siz nasıl yansıttınız?

- Irak savaşında El Cezire aracılığıyla Türkiye çok önemli bir ülke haline geldi. Açıkçası Türk parlamentosunda tezkerenin çıkmamış olması, Arap ülkelerini şaşırttı. Çünkü Türkiye coğrafi olarak Arap dünyasının yanı başında olmasına rağmen, Fransa’dan çok daha uzak. Aslında bunlar karşılıklı şeyler. Türkiye Arap dünyasına karşı hep mesafeli oldu.

Bunun tabii önemli tarihi ve toplumsal nedenleri var. Fakat, burada özellikle ABD’nin Türkiye’nin kuzeyinden Irak’a girme konusunda Türkiye’ye baskı yapması, Arap dünyasında epey kızgınlık yarattı diyebilirim. Bu arada Amerika’nın Türk parlamentosundan çıkan demokratik bir karar karşısında sertleşmesi ve ülkeye adeta baskı yapması, Arapların gözünde Amerika’nın demokrasi konusunda ne kadar az samimi olduğunu göstermiş oldu.

- Arap dünyasından bakınca Türkiye nasıl görünüyor?

- Biraz önce de söylediğim gibi, Türkiye Ortadoğu’nun komşusu olmasına rağmen mesafeyle bakılan bir ülke. Tabii Türkiye’nin tutumuyla da çok ilintili bu. Türkiye, İslam’ın yaşandığı ülkeler arasında adeta tek laik devlet sistemine sahip olduğunu iddia etse de, bu tam da doğru değil. Irak veya Mısır gibi ülkeler de sonuçta laik bir sistemle yönetiliyorlar. Tabii Türkiye ile bu ülkeler arasında önemli bir fark, Türkiye’nin demokratik bir sisteme sahip olması. Gerçi Türk demokrasisinde askerin etkisi hâlâ çok büyük ve Arap dünyasında da bu böyle biliniyor. Hatta Müslüman ülkeleri için en ideal rejimin, Avrupa veya Amerikan demokratik rejim anlayışından çok, Türkiye’deki demokratik yönetim modeli olacağı görüşünü savunan çok geniş bir kesim var. Bu benim görüşüm değil elbette.

- Peki Almanya’dan Arap ülkelerine ne tür haberler gönderiyorsunuz?

- Bizim buradan gönderdiğimiz haberler veya görüntüler, Arap dünyasını ilgilendiren konuları içeriyor daha çok. Örneğin, Berlin’deki savaş karşıtı yürüyüşler, halkla yapılan röportajlar; Almanya savaşa karşı çıkan önemli ülkelerden biri olduğu için, Başbakan Schröder’in açıklamaları veya bunun kamuoyundaki yansımaları El Cezire’nin önemli haber kaynaklarından bir oldu. Bu arada, biz buradaki Türklerle ilgili de programlar yapıyoruz. Buradaki Türklerin Alman ekonomisine sadece dönerle katkıda bulunmadığını, bankalarıyla, süpermarketleri vb. şirketleriyle önemli bir pazar payına sahip olduğuna dair haberler de gönderdik.

- Dönelim Irak’taki savaşa. Sizce bu savaştan sonra bu bölgede neler olacak? Siz bu konuda neler yansıtıyorsunuz?

- Biz şu andaki tüm gelişmeleri olduğu gibi yansıtmaya çalışıyoruz. Ülkede alınan güvenlik önlemlerini, ülkeyi yönetmek için paçaları sıvayan yeni kurulu, buna muhalif güçleri yansıttığımız gibi, ülkedeki yeniden yapılanmayla ilgili görüşlere, hatta kişisel öykülere de yer veriyoruz. Örneğin Saddam iktidarından kaçıp yurt dışına giden ve on sekiz yıl sonra ülkesine dönen ve akrabalarına kavuşan Iraklılarla konuştuk, onların sevinçlerini yansıttık ekranda. Bu arada şunu eklemek istiyorum; tek yanlı davrandığımız iddiasıyla eleştiriler aldığımız oldu; fakat, eğer Amerikalılar Musul’daki göstericilere ateş açtılarsa, bunu elbette haber olarak vereceğiz.

Şunu iyi kavramak gerekiyor ki, Arap dünyası Amerikalıların ve İngilizlerin Irak’a girmesini ülkeyi işgal olarak algılıyorlar. Burada özellikle Iraklıların hissettikleri çok önemli. Iraklılar Saddam’ı istemiyorlardı, fakat Amerikalıları da istemiyorlar.

Eğer ABD, Irak’taki politik güçlerin inisiyatifiyle kurulacak demokratik bir hükümete ön ayak olup kendi ülkesine geri dönerse, ortalığın durulacağından bahsetmek mümkün. Fakat tersine, ABD adına petrolleri kontrol altına alacak bir kukla devlet kurulacaksa, bölgedeki gerginlik devam edecektir ve savaş ortamı sürecektir. Tıpkı şu anda Afganistan’da başladığı gibi, Irakta da geniş çapta Amerikan karşıtı radikal grupların örgütleneceğini tahmin etmek pek zor olmasa gerek.

Amerikalılar eğer daha uzun süre bölgede kalmayı planlıyorlarsa, bu oluşum kaçınılmaz gibi görünüyor. Çünkü şu anda Arap halkları içinde Amerikalılara karşı çok ciddi bir düşmanlık duygusu hakim.

2 Mayıs 2003 C. HAFTA