Soru: Avrupanın bütün iş alanlarında rekabet “liberalleştirilmekte” ve çalışma koşulları “yönetmeliksizleştirilmekte”. Limanlarda da böyle mi?
Bizde de bu yeni bir fenomen değil. Deregülizasyonu container uygulaması yürürlüğe sokulduğundan, yani yükleme ve indirmenin limanlardan bağımsız yapıldığından beridir tanıyoruz. Deregülizasyonun bu şekli teknolojik gelişmeye bağlı. Ancak günümüzde Avrupa Komisyonu’nun şirket nakliyatlarını deregülizasyon ile ucuzlattırma çabaları ile de karşı karşıyayız. Şimdiye kadar toplu sözleşmelere yönelik olan saldırılara sadece Almanya’da değil, tüm Avrupa’da karşı koyabildik. Bunun, limanların iyi eğitim görmüş çalışanları olan ve kapalı sistemler olmaları ile bağlantısı var. Yüksek teknoloji gereği görülen işlerde rekabet hemen hemen yok. Ancak teknoloji gereği olmayan yük sağlamlaştırması gibi işlerde negatif bir tandans söz konusu.
S: Sendikaların buna reaksiyonu nasıl?
İşletmeciler üzerine baskı uygulama şeklinde. Pozisyonumuz şu: Ya toplu sözleşme çerçevesinde çalışan hizmet vericileri çalıştırırsınız, ya da bunlarla işbirliğini boykot ederiz. Bu da etkili ouyor. Son dönemlerde Hamburg limanında ucuz şirketleri ya toplu sözleşme kapsamına almayı ya da dışlamayı başarabildik.
S: Liman işçileri arasında son yıllarda her zaman etkili, uluslararasıcı grevler ve eylemler oldu. Nasıl oluyor da bu, bu alanda böyle iyi işleyebiliyor?
Bunun gelenekle bir alakası var. Liman işçileri ile denizciler arasında her zaman sıkı bir bağlılık olmuştur. Liman işçilerinin çoğunluğu önceleri denizci olduklarından, gemilerdeki arkadaşlarının durumu konusunda aşırı hassasiyetleri bulunmaktadır. Yaklaşık 50 yıldan beridir Avrupa liman işçilerinin yürüttükleri ve dünya çağındaki boykot tedbirleri ile destekledikleri Gölge Bayrak Kampanyası vardır, ki bununla denizciler için asgarî tarifeler gerçekleştirilmiştir. Eğer Uluslararası Nakliyat İşçileri Federasyonu ITF tarafından deniz nakliyat şirketlerinin toplu sözleşmelere uymadıklarını ve defalarca uyarmaya rağmen tavırlarını değiştirmediklerini öğrendiğimizde, liman işçilerini bu şirketlerin gemilerini boykot etmeye çağırıyoruz. Yüksek liman ücretleri nedeniyle bunun çok yüksek baskısı oluyor tabii.
S: Diğer alanlarda da masif bir deregülizasyon sözkonusu. Diğer alanlarda çalışanlar liman işçilerinin metodlarından neyi öğrenebilirler?
Deneyimlerimizi kendini beğenir bir biçimde diğer alanlara aktaramazsınız. Bizde çok spesifik koşullar söz konusudur. Liman işçilerinin sayısı ekonomik hacimlerine oranla çok azdır. Ancak örgütlenme oranları çok yüksektir. Almanya’da çalışan liman işçisinin sayısı 12 bini geçmez. Ve limanlardaki değer artırımı çok fazladır. Bu nedenle diğer toplu sözleşme alanlarına nazaran hak elde etme şansımız çok daha fazladır. Gemilerin başka bir yere gitmesi kolay olmadığından ve bize de işyerini yurtdışına çıkarırız şantajı işlemediğinden, siyasi çalışmalarımızı sınır ötesinde koordine edebildiğimiz sürece bu böyledir. Örneğin bu çalışmalarımız Irak savaşı öncesinde ABD’nin Batı kıyısında çok iyi yürütülebildi.
S: Aslında bu durumda siyasi bir grev söz konusudur. Başka ülkelerde Almanya’dan çok farklı gelenekler var. Burada bu nasıl bir gelişme izlemeli?
Bence şimdiye kadar sahip olmadığımız siyasi grev hakkı için mücadele etmek faydalı olacaktır. Başka ülkelerdeki meslektaşlarımız siyasî hakları için greve gitmeyi çalışan insanların olağan hakları olarak görmektedirler.
Kaynak: 5 Kasım 03 tarihli junge welt
Çeviri: Murat Çakır