"Toplumla Bağlar Kopmuş"

Ahmet Öncü

1 Sosyal bilimin sözde "objektif" uzmanlık alanlarına bölünerek, toplumsal alanın dışına itilerek akademikleşmesi yani asosyalleşmesi uzunca bir zamandır bu alana yönelik sorunların başında gelmektedir. "İnsan bilimi" olarak da tanımlanan sosyal bilim günümüzde belki de hiçbir dönemde olmadığı kadar insani özelliğinden ("insan politik hayvandır") uzaklaşarak, şeyleşmiştir. İnsanları değil sadece ve sadece sözde "bilimcileri" ilgilendirdiği iddia edilen bazı sihirli sorulara yanıt arar ya da daha doğru bir deyişle bu tür sorulara yanıt imal eder duruma getirilmiştir. Sosyal bilimin "toplumla bağının koparılması" diye özetlenebilecek olan bu durum bu gün neredeyse geri dönülemez bir aşamaya gelmiştir.

Bugünün sosyal bilimleri değişen dünya karşısında değişmeyen metafizik bilgi iddialarını usanmadan yeni kuşak sosyal bilimci adaylarının önüne koymaktan öte pek bir şey yapmıyor. Oysa yepyeni yapı ve ilişkilerin yaşandığı tarihsel, toplumsal gerçekliğimiz herkesi oldugu gibi sosyal bilimcileri de kendi pratikleri hakkında yeniden düşünmeye zorluyor. Mevcut/hakim sosyal bilim kurumsallaşmış dar uzmanlık kalıpları içinde bu dönüşüme direniyor. Bunun en tipik örneği bütün sosyal bilimler üzerinde emperyalist bir baskı kurmuş olan iktisattır. İktisat sadece sosyal bilimler içerisinde iktidarı temsil etmiyor, beiki de daha çok tarihin sonunun geldiği türünden düşüncelerin meşrulaştırılmasında, yani neoliberal küreselleşmenin kutsanmasında "bilimsel" bir rol oynuyor. Şöyle de düşünebiliriz, iyi bir iktisat öğrencisinin dünyanın tümünü sefalet, açlık ve savaşa mahkum etmiş "küreselleşmeyi" eleştirebilmesi mümkün müdür? Ne yazık ki mümkün değildir. Aksi durumda o, iyi bir iktisat öğrencisi olamaz. Yani günümüzün değerli "sosyal bilimcilerinden" biri olmaya aday dahi olamaz. Bence günümüz sosyal biliminin sorunu burada yatıyor: Sosyal bilimler eleştiri üretmekten çok mevcut durumu ya kutsamanın ya da veri alıp açıklamanın ya da anlamanın ötesinde bir ses üretemiyorlar. Bu nedenle toplumsal değişimi hedefleyen eleştiri sosyal bilimin dışından yükselen çığlıkların içinden gelen bir sese dönüşüyor.

2 Öncelikle Türkiye'de sosyal bilimin belli bir tarihinin varolduğunu ve belli bir gelişmişlik düzeyine ulaşmış bulunduğunu hatırlamak ve buradan yola çıkmak gerekiyor. Cumhuriyet tarihimiz veri alındığında sosyal bilimlerin hemen tüm alanlarında çok değerli ve zaman zaman özgünlük taşıyan ürünler üretilmiş olduğunu asla unutmamak ve bu für eserlerin her yeni kuşak tarafından okunarak değerlendirilmesini ve tartışılmasını sağlamak gerekiyor. Oysa günümüzde akademik sosyal bilim giderek kendi tarihine yabancılaşarak ithalatcı bir zihniyete teslim oluyor. Türkiye dışındaki bilimsel gelişmeleri izlemek, onlarla yaratıcı bir diyalog kurabilmek için kendi düşünce tarihimizi her zaman önümüzde bulundurmamız lazım. Bu açıdan Türkçe'nin bir bilim dili olduğunu ve Türkçe ile bilimsel eser üretilebileceğini bunun aksini düşünenlere karşı her zaman ileri sürmek gerekiyor. Bu nedenle, Türkiyeli sosyal bilimcilerin birbirlerinin eserlerine daha fazla ilgi duymasını ve dergiler, konferanslar, forumlar, üniversitelerarası değişim programları gibi ortamlarda daha fazla etkileşimlerini sağlamamız gerekiyor. Tabii ki bu açıdan yüksek lisans ve doktora çalışmalarını özgün bilgi üretimini sağlayacak şekilde yeniden tasarlamak çok önem kazanıyor. Bu ise üniversite ve akademik özgürlüklerin mevcudiyetini ve güvence altına alınmış olmasını öngörüyor.

3 Sanırım bir önceki soruda bu konudaki düşüncelerim hakkında bir ipucu vermiş bulunuyorum. Öncelikle Türkiye'de Türkiye'ye özgü bir sosyal bilim eğitimi mevcut değildir. Bu durum "en iyi" üniversitelerimiz olarak kabul ettiğimiz İngilizce eğitim veren üniversitelerimizde daha yoğun yaşanmaktadır. Üniversitelerimizdeki derslerimiz ve araştırmalarımıza baktığımızda, bu durum kuramsal olarak incelenen ve/veya eğitim sürecinde aktarılan gerçekliğin yaşadığımız gerçeklikle örtüşmemesi şeklinde kendisini açığa çıkarıyor. Kuramımızın gerçekliği yansıtması gerekirken, bizler gerçekliğimizi ithal ettiğimiz kuramlara uydurmaya çalışıyoruz. Yani başkalarının bizim için düşünmüş olduğunu varsayarak, ona göre eğitim süreçlerimizi tasarIıyoruz. Oysa sosyal bilimler düşünüldüğünde, hiçbir toplumun diğer bir toplum için doğrudan ithal edilecek bir düşünce üretmesinin mümkün olmadığını hatırlamak lazım. Sorun sadece derslerde Türkiye verilerinin kullanılıp kullanılmaması değildir. Bu sorun daha çok epistemolojik yani bilgi üretimi ile ilgili bir sorundur. Nasıl bilgi üreteceğiz ve bu bilginin gelişip derinleşmesini sağlamak için eğitim süreçlerinde nasıl kullanacağız? Asıl yanıt bekleyen sorular bunlar. Bu tek tek kişilerin ve üniversitelerin kendi başlarına üstesinden gelebilecekleri bir mesele değil, diye düşünüyorum. Bu nedenle üniversitelerararsı bir ortaklaşmaya gidilmesi sanırım şart.

4 Bence bu tür oluşumların en önemli katkısı sosyal bilimler cemaatinin kendisiyle yüzleşmesidir. Bir yerlerde var olduğunu bildiğiniz kurumlardan yine bir şekilde bir şeyler yaptığını bildiğiniz meslektaşlarınız birer gerçek insan olarak karşınıza çıkmaktadır. Bu konferanslar her zaman için mutlu bir karşılaşma olanağı sunmasa da, size nasıl bir topluluğa ait olduğunuzu düşünmeniz ve bir meslek algılaması geliştirebilmeniz açısından çok değerli bir fırsat sağlamaktadır. Sosyal bilim her bilim dalı için geçerli olmak üzere kolektif olarak üretilir. Konferanslar bu kollektivitenin kendi bilincine erişmesinin olanağını sağlar. Bunun yanısıra yeni bilgi üretmek, paylaşmak, mevcut bilgiyi eleştirerek aşmak, yeni projeler için motivasyon ve hedef oluşturmak, genç kuşakları tecrübeli meslektaşlarıyla bir araya getirmek ve çoğu zaman size hiçbir şekilde ulaşamayacak olan bir eseri sürpriz bir şekilde keşfetmenizi sağlamak gibi katkıları da mevcuttur. Tabii ki bir de akşamları masa başı sohbetleri etrafında gelişen sıcak dostlukları belirtmek gerekiyor.

Tüm yazı ve çeviriler kullanılabilir. Dergimizin kaynak olarak gösterilmesi rica olunur.
Alle Beiträge und Übersetzungen können übernommen werden. Hinweis auf unsere Seite wird gebeten.