Yeni bir toplumsal gücü oluşturma şansı var. Bizler bu şansı kullanmak istiyoruz.
Giriş:
Seçime katılma oranları, seçim sonuçları ve partiler içerisindeki üye hareketleri, bir çok insanın kendilerini „Ajanda 2010“ politikaları ile aldatılmış hissettiklerini, siyasî alternatif görmediklerini ve bu nedenle siyasî izolasyona çektiklerini göstermektedir. Bu aynı zamanda sendikalarda tabii ki sadece orada değil aktif olan üyelerin de bir sorunudur.
Politik resignasyon ve pasiflik bizleri zorunlu olan politik rota değişimine yaklaştırmaz. Ancak toplumsal çıkarlar ve dayanışmacı özgürlükçü değerler parlamenter alanda da siyaseten geçerlilik kazanırlarsa, neoliberal yaklaşımların belirlediği toplumsal değişim engellenebilir ve başka bir politik yaklaşım gerçekleştirilebilir.
Bizler giderek artan parlamento dışı protesto hareketine ek olarak, politika değişimini ve bir seçim alternatifi pespektifini merkezinde tutan geniş bir siyasi toplumsal birlikteliğin gelişimini hızlandırmak istiyoruz.
1. Almanya’daki muhalif hareket
Son yıllarda SPD ve Yeşillerin oluşturduğu Federal Hükümet ve onunla birlikte bütün parlamenter politik spektrum daha da sağa kaymıştır. Toplumun neoliberal yaklaşımların belirlediği şekilde yapılanması radikalleştirilmiş, ideolojik olarak yerleştirilmiş ve yasama yolu ile uygulamaya sokulmuştur. Bunun 2003 yılı içerisindeki belirgin sözü „Ajanda 2010“dur. Neoliberalizmin ve sermayenin güçleri kitle iletişim araçları, bilim alanları ve sayısız „sivil toplum cephesi“ ile mevzi kazanabilmişlerdir.
Aynı zamanda neoliberal küreselleşmeye ve sosyal hakların budanmasına karşı giderek artan bir muhalefet oluşmaktadır. Kitlesel işsizliğin aşılması ve budama politikalarının son bulması ufukta görünmemektedir. Özellikle sendikal alanda ve genellikle sosyaldemokrat yönelimli işçiler ve gençler ile emekliler arasında siyasî hoşnutsuzluk ve muhalefet oluşturma eğilimleri güçlenmektedir. Ama diğer tarafta da yaygın yönelimsizlik ve siyasî resignasyon devam etmektedir.
Bu gelişmeler 2004 yılında da, eğer insanlar „Reformların“ reel etkilerini hissettiklerinde ve ilkbaharda toplumsal muhalefet güçleri ile ilerici sendikaların mobilizasyonu zirveye ulaştığında devam edecektir. Diğer perspektifler açıktır ve ilk etapta birbiri ile bağlantılı olan iki soruna bağlıdır:
1. Toplumsal muhalefet sosyal kıyıma, her türlü savaş politikalarına ve silahlanmaya karşı olma ve siyasî alternatifin olduğuna yönelik soyut iddia üzerine hem fikirdir. Muhalefet zayıftır ve kriz süreçleri ile nedenlerinin değerlendirilmesinde, sadece adil değil, aynı zamanda sorunları nasıl daha iyi çözebilecek olan bir alternatifin nasıl olması konusunda anlaşamamaktadır.
Harekete geçmek ve siyasî resignasyon trendini bitirmek istiyorsak, gerek burjuva cephesi, gerekse de kırmızı yeşil koalisyon, tartışmalarının merkez noktasından vurulmalıdırlar. Sorunlar, yanlış ve neoliberalizm tarafından belirlenen politikaların ve kapitalist ekonominin kendi içerisinden çıkardığı kriz süreçleri ile çelişkilerin sonuçları olarak gösterilmek zorundadır. Kamusal tartışmalarda bireysel ve toplumsal perspektifler arasındaki çelişki ve ekonomik gelişmenin asıl sorununun iç talebin zayıflığı olduğu öne çıkarılmalıdır.
Halkın çoğunluğunun toplumsal durumunu ve perspektifini çok açık bir şekilde düzeltecek olan bir alternatifin temel çizgileri gösterilmelidir. Özellikle toplumsal koşullarda daha fazla makul istihdama ve sosyal ve ekolojik olarak kullanılacak büyüme alanlarının geliştirilmesine ihtiyacımız bulunmaktadır. Bunun için de (sendikalar, Memorandum Grubu, sosyalist ve diğer sol kesimler ve daha geniş temelli birliktelikler arasında olduğu gibi) çeşitli kesimlerde yıllardan beri tartışılan ve geliştirilen alternatif bir ekonomi ve sosyal politikanın toplumsal, ekolojik ve özgürlükçü yönelimli gelecek programı örnek gösterilmelidir. Gerek defaitizm („kitlesel işsizlikle mücadele zaten olanaksızdır“), gerekse de soyut aşırı solculuk („sadece kapitalizmin devrimci bir şekilde aşılması gerçek perspektiftir“) hedef şaşırtıcıdır. Aynı şekilde, devlet politikalarındaki değişimler yerine, sivil toplum çözümlerini ve merkezi olmayan, kendi kendine örgütlenmiş ağlarla toplumdaki açıkları kullanmayı favorize etmek de hedef şaşırtıcıdır.
2. Toplumun neoliberal yeniden yapılanmasından etkilenen bağımlı çalışanların, işsizlerin, emeklilerin, hastaların, öğrencilerin ve diğer kesimlerin, aynı gelişmekte olan sosyal hareketler ve parlamento dışı muhalafet veya sendikalar gibi, parlamenter politik temsilcilikleri bulunmamaktadır. Bu nedenle fiilen gerçek ve etkin bir parlamenter muhalefetin olmadığı bir ülke haline geldik. Çünkü muhalefetteki CDU/CSU ve FDP neoliberal yapılanmanın çok daha radikal bir varyasyonunu temsil etmektedirler. Karşıt hareket ilk adımda kendisini egemen politikadan ve etabile partilerden sınırlayarak ve protestosunu seslendirerek gelişmektedir. Ancak toplumsal açıdan geliştiği ve siyasî önem kazandığı ölçüde, politik parlamenter alandaki bağlantısının ve etkinlik perspektivinin nasıl olacağı sorusu kendisini dayatmaktadır. Bu soru kendisini gerek bireylere, gerekse de hareketin mobilizasyonunun devamı için yanıtlamak zorunda olan aktif ve örgütleyici çekirdeklerine dayatmaktadır.
Şimdiye kadar temel yanıt olarak hep, toplumsal baskının geliştirilmesi ve böylelikle politik iklimi, bütün parti ve kurumların buna reaksiyon gösterecek ve politik koordinat sisteminin yeniden sola itilmesini sağlayacak şekilde değiştirme gerekir denilmekte. Bunun içinse dayanıklı olunmalıdır denilmekte. Bu yanıt doğru olmakla birlikte yetersizdir. Çünkü, politik subjeler olarak seçim durumlarında nasıl davranmaları gerektiği sorusunu açık bırakmaktadır. Ve özellikle çıkarların savunulması ve uzun süreli güçlü tartışmalar ile kamuoyu görüşünün geliştirilmesi için parlamenter politik alanın ve kurumsallaştırılmış güç pozisyonlarının ne denli önemli olduğunun üstünü örtmektedir.
Buna geleneksel olarak sosyaldemokrasi ile sendikaların ortaklığı hizmet etmiştir. Bu bağlantı son yıllarda giderek kopmuştur. SPD ve Yeşiller artık sermaye çıkarlarına bağlı ve özünde neoliberalizm tarafından belirlenen egemen görüşün taleplerinden çok ufak farklarla ayrılan bir politika lehine çoğunluk ve kabullenme bulucu işlevini üstlenmişlerdir. Eğer egemen blokun projesini merkezden ilgilendiren temel dağılım ve iktidar çatışmaları sorunu ele alınacaksa, hareket yeterli olamaz.
Hareketin politik perspektifi için reel alternatifler nelerdir? Parlamenter ortak olmaksızın, yani parlamenter politik alanda alternatif olmaksızın ve etabile partiler üzerine uygulanacak baskı potansiyelinin yetersiz olması durumunda reel başarılar elde etmek olanaklı mıdır? Sorun „Reform ya da devrim“ değil, sorun toplumsal reformizm veya neoliberal gericiliğin devamla ilerlemesidir.
2. Seçilebilecek politik alternatife ihtiyacımız var mı?
Politik değişimlerin gerçekleştirilmesi için önkoşulları veren ve özünde bir kazanım olan bir parlamenter demokraside yaşamaktayız. Yürüyüşlerin ve politik grev eylemlerinin sonuç itibariyle amacı, aynı şirketler, işveren birlikleri veya mali açıdan güçlü ve demokratik meşruiyeti olmayan başka lobilerden, yatırımlar veya işyerleri mevzilerinin başka ülkelere kaydırılması gibi gerçek şantaj durumlarında olduğu gibi, parlamentolar üzerinde baskı yaratmaktır.
Sorun, ilerici politik değişimler için birincil önemi olan parlamento dışı güçlerin istemlerinin nasıl ve hangi parlamenter güçlerle devlet tavrına dönüştürüleceğidir. Burada somut olarak 2006 yılında yapılacak olan Federal Parlamento Seçimleri ve bu seçimlerle bağlantılı olarak Almanya ve Avrupa’nın gelecekteki siyasi yapılanması söz konusudur. Çünkü aynı zamanda, toplumun neoliberalist yapılanmasının etkisi altında toplumsal muhalefet hareketlerinin güç kaybetmesi rizikosu mevcuttur.
Federal Hükümet bütün propagandasına rağmen „Reform Politikalarının“ şimdiye kadarki seçmenleri tarafından kabul edilmesini sağlayamadı bu bir mucize değil, çünkü bu politikalar bu kesimlerin çıkarlarına ters düşmektedir. Bu politikanın meşruiyetini sorgulamada protesto hareketinin ve sendikaların aktiviteleri başarılı olmuştur. Ancak buradan önümüzdeki seçimler için nasıl bir sonuç çıkmaktadır? Öncelikle doğal olarak, başka yönü hedefleyen gelişmeler olmazsa, çoğunlukla SPD’nin aleyhine olacak şekilde seçime gitmeyen seçmenlerin sayısı artacaktır. Bunun da dolaysız sonucu, daha sert bir şekilde neoliberal yönelimli olan CDU/CSU gibi partilerin izafî güçlenmesi ve güçlü bir parlamenter çoğunluk elde etmeleri söz konusu olacaktır. Bu partiler, şimdiki hükümetin seçilebilecek reel alternatifi olarak görünmelerinden dolayı dolaysız olarak kazanım elde edeceklerdir. Bu durumda da toplumsal muhalefet ve sendikalar için politik koşullar daha da kötüleşecektir. Ayrıca aşırı sağcı partileri bu potansiyalin bir kısmını kullanabilme tehlikesi de söz konusudur.
Bu senaryonun gerçekleşmesini engelleyecek hangi seçenekler var? İlk alternatif, özellikle sendikaların protestoların azalmasıyla birlikte „kötünün iyisini seçme“ politikasına geri dönmeleri olabilir. Geçen yıllardaki gibi kırmızı yeşil hükümetin seçimde desteklenmesi artık olanaklı olmasa da, bu tavır sendikaların siyasî inandırıcılığını ve gelecekteki hareket yetileri ile güçlükle kurulmuş olan toplumsal ilişkilerini kaybetmelerine neden olacaktır. Bu sözde „Yeni Orta“nın önünde diz çökme ve güçlükle geliştirilen alternatif kompetenzlerden uzaklaşma ile toplu sözleşme politikalarında neoliberal gelişme modellerine boyun eğme anlamına gelir, ancak seçim sonuçlarında herhangi bir değişikliğe yol açmaz. Bu tutumla SPD veya Yeşillerin neoliberalizme karşı toplumsal yönelimli bir temel değişime yol açılacağını düşünmek te pek gerçekçi değildir. Bu aynı hiç bir şey yapmamak gibi neoliberalizmi ve büyük sermayenin siyasî egemenliğinin sağlamlaştırılması sonucuna varır.
Neoliberalizmi parti politikaları alanına geriye itmek için, ona kendi alanında saldırmamız gereklidir. Siyasî anlamda ilerleyebilmek için, toplumda parlamento dışında geliştirilen baskıyı politik sisteme nakledecek ve ciddiye alınacak bir politik seçim alternatifine ihtiyaç vardır. Bu, salt SPD’nin daha fazla sağa kaymasını engellemek açısından dahi gereklidir.
Bunun için şu anda var olan parti politikaları alanında tek PDS (Demokratik Sosyalizm Partisi) kendisini sunmaktadır. PDS ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, gene de 2002 yılında PDS’in Federal Parlamento’dan çıkmış olması, sosyal gerici güçlerin siyasetteki ve kamu görüşündeki ilerlemesini kolaylaştırmıştır. Öte yandan bu seçenek te, gerekliliklerden ve toplumsal olanaklardan dramatik bir biçimde geri kalmaktadır. PDS, politik seçim alternativi için var olan potansiyelin büyük bir bölümünü kendi tarafına çekme yetisine sahip değildir. Eskiden sosyaldemokrat, yeşil veya herhangi bir sol seçmen ya da toplumsal açıdan hayal kırıklığına uğramış seçmeyenlerden oluşan bu potansiyel için PDS bir seçenek değildir. PDS özellikle son yıllarda Berlin’de eyalet hükümet içerisinde yer alarak, kendi kendini rezil etmiştir. PDS şu anda sadece kendi içini düşünen ve iktidar ortağı kalmayı hedefleyen bir durumdadır. Gerek PDS, gerekse de parti yöneticileri, kamuoyundaki tartışmalarda neoliberalizme karşı gerekli olan açık, saldırgan ve aynı zamanda popüler karşıt pozisyonu yürütmeye ne politik içerik açıdan, ne de kültürel açıdan uygun durumda değildir.
O takdirde tek alternatif olarak, 2006 Federal Parlamento seçimlerinde başarı kazanma şansı olan yeni ve bağımsız bir politik formasyon geliştirme yolu kalmaktadır.
3. 2006 Perspektifi
Sorun, toplumsal hareketlere veya pozisyonlarına, kamuoyundaki tartışmalarda açık pozisyonlarla görünen ve etkide bulunabilen bir parlamenter politik ses olanağı vermektir. Bu, ilk etapta seçim mücadeleleri durumu için geçerlidir: kamuoyunun ilgisinin arttığı bu dönem, hoşnutsuzların bilgilendirilmesi ve mobilizasyonu için genel „Seçim soruları“ ile kullanılamaz. Aktif bir katılım daha çok, bağımsız politik aktör olarak varlığımızı ve görülebilir bir alternatifi sunmayı gerekli kılmaktadır.
Başarılı bir seçim sonucuna bakışta çok açık olarak parlamenter muhalefet hedeflenmelidir. Olası hükümet ortaklarının pozisyonlarını istediğimiz yöne düzeltmedikleri ve reel ilerlemelerin gerçekleşmesi söz konusu olmadığı sürece, bir hükümet koalisyonunda yer almaya değil. Başarı kıstası, toplumsal adalet veya soldaki başka motifler nedeniyle muhalif olan veya en azından egemen politikadan hoşnut olmayanlardan oluşan seçmenler arasındaki potansiyeli sonuna kadar kullanmaktır. Bu durumda parlamentoya girmek, ortaya çıkan olanakları ve yapıları, halkın bilgilendirilmesi ve geniş toplumsal tarışmaların başlatılmasını ve böylece güç dengelerini lehimize değiştirmek için kullanma görevini getirecektir.
SPD ve Yeşiller’in şimdiye kadarki sol pozisyonlarından daha da ileri giden ve önemli bir kesiminde aslından kendisini sol potansiyel olarak görmeyen bir potansiyel var ki PDS Batı’da bu potansiyele hiç yaklaşamamıştır. İnsanlar, şimdiye kadar olmadığı düzeyde kızgın ve protestolar ve tabii ki farklı bir seçim tavrı için kazanılabilir durumdadırlar. Geçen yıl içerisinde yepyeni bir durum oluşmuştur. Sosyaldemokrat seçmen kitlesi içerisinde, özellikle sosyal kıyımlar nedeniyle ve bilhassa yoksul ve sendikaya yakın kesimlerde şimdiye kadar olmamış düzeyde bir azalma söz konusudur.
Şu anda CDU/CSU ve FDP çoğunluğu olasılığı ancak bu insanların çıkarlarını sosyal bir seçim alternatifi ile parlamenter açıdan politik düzeye çıkarmaları sonucunda engellenebilir. Ancak bu şekilde işçilere karşı yürütülen (örn. toplu sözleşme ve işten çıkarmalara karşı korunma hakları alanlarında) saldırıların önü alınabilir. Ancak bu şekilde sermayenin, sendikaları politik metodlarla yok etmeye çalışmalarına karşı bir reaksiyon gösterilebilir. SPD (ve belkide Yeşiller için) ne denli kötü seçim sonuçları alırsa, parti içerisinde son dönemi belirleyen güçlerin sermaye yönelimli rotasını değiştirme şansı ve CDU/CSU/FDP’ye karşı sosyal pozisyonların tekrar güçlü bir şekilde savunulması şansı o denli artar. Federal Parlamento’da temsil edilecek bir toplumsal muhalefetin uygulayacağı baskı bu süreci hızlandıracaktır.
“2006 Seçim Alternatifi“ projesi, bu hedeflere ulaşılabilecek şekilde hayata geçirilmelidir. Yani, halkın geniş bir kesimine ulaşılmalıdır. Bu kesimin çekirdeğini, kırmızı yeşil hükümetin dayandığı merkezi temel olan işçi kesimidir. Seçim çalışmaları ve içeriklerin anlatımı popüler, açık ve basit olmalı ve insanları dışlamadan, çekmeye ve kazanmaya yönelmelidir. Buradaki yaklaşım, bize karşı olmayan bizdendir yaklaşımı olmalıdır. Karşıtlarımız provoke edilmelidir, potansiyel seçmenlerimiz değil. Bu proje ile bağlı olan merkezi başlıklar şunlardır: Sosyal, adalet, barış, iş, herkese açık eğitim, alternatif ve herkes için ilerleme ve gelecek (gelecekte nasıl bir toplumda yaşamak istiyoruz: sosyal ve çocukları seven ve ekolojik veya ....), Biz Halkız (Alman ve yabancı kökenli kadın ve erkekler, genç ve yaşlılar). Proje, Doğu’daki PDS’e nazaran daha çok işçi kesimleri ve sendikal yönelimli olarak solcu ve „ortacı“ olmalıdır. Sloganlar, afişler vb. içeriksiz veya sıkıcı olmamalı, aksine neoliberal egemen düşünceye karşı ve alternatiflerimize yönelik açık mesajlar içermeli, aydınlatıcı, sivri ve zekî olarak, kendi aktivistlerimizin severek dağıtabilecekleri şekillerde olmalıdırlar. Bu konuda hareketlerin ve solcu sanatçıların geçmişte ürettikleri ve güncel hareketin yürüyüş ve mitinglerde defalarca tanık olduğumuz yaratıcılığından faydalanılmalıdır.
Programatik açıdan neoliberal toplumsal dönüşüme, sosyal kıyıma ve aşağıdan yukarıya olan dağılıma karşı pozisyonlarımız ve alternatiflerimiz ön planda olmalıdır. Ancak, demokratik hareketlerin merkezi istemleri de (örn. Barış, Ekoloji, Küreselleşme Eleştirisi, Herkese Eğitim Hakkı, Bilim Eleştirisi, Göçmenlerin Çıkarları) ele alınmalıdır. Bu alanlarda çeşitli girişim ve kuruluşlar ile sendikaların geliştirdiği yeterince çalışma bulunmaktadır. Detaylardaki bütün farklılıklara ve değişik ağırlıklara rağmen yeterince ortak nokta bulunmaktadır. İlerici sosyal ve politik güçlerin ortak pozisyonları, kitleleri mobilize etmek için popüler bir biçimde gösterilmelidir. Sorun sadece sol-sosyalist parti kurmak değildir.
Böylesine bir yaklaşım projeyi aktif çekirdek olarak taşıyan ve yöneten güçlerin temel stratejisi olmalıdır. Yani sonuçta hedef kimseyi (sağcılar hariç) dışlamayan, ama belirli bir grubun ya da kesimin belirleyiciliğine de izin vermeyen geniş bir birliktelik söz konusudur. Komünistlerden, Sosyalistlere, sosyal devletin geleneksel savunucularına ve sosyal yönelimli Hıristiyanlara kadar geniş bir çevre. Bu birliktelik, sendikalar, hareketler, örgütler ve çeşitli alanlardan girişimlerden geniş bir aktivist kesimini içermelidir. Bu özellikle SPD, Yeşiller ve PDS gibi partilerle sağcı ve azınlık düşmanı olmayan partilerin üyeleri için de geçerlidir. Temel hedefleri kabullenen herkes için destek ve katılıma yönelik açık bir teklif olmalıdır.
4. Örgütlenme, Çalışma Şekilleri ve Perspektifler
Gerekli olan yeni politik formasyonun karakteristiği ve çalışma şekilleri üzerine bazı düşünceler: Toplumsal alternatifin çalışma şekilleri, hareketlerde ve girişimlerde, işyerlerinde, okullarda ve üniversitelerde, kültürel alanda veya enformel topluluklar içerisinde angaje olmuş ve interneti giderek daha çok iletişim aracı olarak kullanan insanların değişen beklentilerine ve siyasî kültürlerine uygun olmalıdır. Ayrıca toplumsal alternatif veya temsilcileri kamuoyu önüne çıktıklarında ve kişisel pratiklerinde, halkın ve hareketlerin partilere ve politikacılara karşı olan tutumlarını göz önünde tutarak, kendilerinin etabile partilerden farklı olduklarını göstermek zorundadırlar: kendilerini beğenmiş, yolsuzluğa açık, kendi çıkar ve imtiyazlarını göz önünde tutanlar olarak değil, tam aksine sıradan insanların çıkarlarını tutarlı bir biçimde savunan, işveren, medya ve politika „elitlerine karşı kendini acındırmadan, aksine özgüvenli ve mücadeleci bir biçimde tartışmalara sokmalıdırlar. Hedef, geliştirilen alternatif konseptlerini tartışmaya katmak, ama aynı zamanda yeni konseptlere de açık olmaktır.
Toplumsal alternatif kamuoyundaki tartışmalarda tutarlı ve inandırıcı bir biçimde positif ve ilerlemeci bir toplumsal politika alternatifini temsil etmelidir. Programatik mesajların ve sol yaklaşımların toplumsal tartışma içerisinde kök salmalarını sağlamak ana görevdir. İlk etaptaki sorun, egemenlik mücadelesi ve neoliberal ve diğer sağcı yaklaşımları geriye itme sorunudur. Politik ustalığı sağlamak öncelikle muhalefetin entellektüel ve strukturel kapasitelerini güçlendirmektir, „iktidar ortağı olabilmek“ değil. Sorun geniş bir eğitim çalışması sağlamak, aydınlama, kamuoyu çalışması, aksiyonlar ve bilimsel tartışmalara katılmaktır.
Somut politik mücadele için geçerli olan sorularda, hareketler, sendikalar ve sol networkler arasındaki tartışmalarla sıkı bağlantı sağlanarak ve ortak hedef ve ortak düşmana konsantre olarak, gerek oportünizmin gerekse de sekterciliğin engellenmesi ve konstrüktif azınlıkları dışlamadan, makul mutabakatlar ve çoğunluk pozisyonları formüle edilmelidir. Bunun referans modeli ise, parlamento dışı hareket ve birliklerde uzlaşmaların nasıl sağlandığıdır.
Önemli olan, politik formasyonu ve egemenlik mücadelesini ilerletmek için sendikalarda, hareketlerde, örgütlenmelerde, eyalet ve yerel düzeyde kök salmak ile altyapı ve medyanın oluşturulması ve Avrupa ve uluslararası düzeyde ortak çalışmanın geliştirilmesidir. Sosyaldemokrasi, bağımlı çalışanların ve toplumun zayıflarının politik örgütü ve çıkar temsilciliği olma noktasında ayrılmıştır. Toplumun dayanışmacı yapılanmasını ve Avrupa’da ve uluslararası düzeyde ilerici bir perspektifi yeniden gündeme getirmek ve onun için mücadele etmek için, iş ve bilim, hareketler ve kültürden oluşan ve egemen sermaye ile neoliberalizm bloğuna karşı çıkacak alternatif bir toplumsal bloğun formasyonuna ve politik ses kazanmasına ihtiyaç vardır. Bu, ancak yeni kuşaklar kazanılırsa olanaklıdır. Yeni kuşaklar da ancak yeni bir formasyon ile kazanılabilir.
Bir çok kişi seçim alternatifini ve yeni bir politik formasyonu gerekli görmekte, ancak böylesi bir projenin gerçekleşebilirliği konusunda kötümser davranmaktadırlar. Bu, pratikte belli olur ve kendi kendine gelişmez, öyle ya da böyle yapılması gerekir. Eğer böylesi bir projenin (şu an için) gerçekleşmeyeceği belli olsa da, yakalanan formasyon ara adımlar ve gelecek için önemli kalacaktır. Yeni bir toplumsal güç şansı vardır. Biz bu şansı kullanmaya çalışacağız.
Çeviri: Murat Çakır
|