FIOM Mart sonunda Berlusconi hükümetine karşı iki milyonun üzerinde insanın katıldığı mitingi düzenleyen ve işten çıkarılma yasasının kaldırılmasına karşı halen bir genel grev çalışması içinde olan çatı örgütü CGIL’in üyesidir.
FIOM geçen ilkbaharda neden Genua Sosyal Forum’una üye oldu?
Bizler forumun dünya çapında demokrasi için mücadele edilemesi gerektiği saptamasına katılıyoruz. Bizler G8 ülkelerinin, dünyanın en güçlü ve en zengin ülkeleri olarak insanlığın geleceği, yaşam ve çalışma koşulları hakkında karar verme küstahlığını kabullenmiyoruz. Bu sorun metal işçilerini önemli ölçüde ilgilenmektedir; yani sendika yönetiminin salt politik bir kararı değildir. Bu nedenle geçen yıl 6 7 bin metal işçisi Genua’daki mitinge katıldı. Onlar yeni toplu sözleşmeler ve sosyal haklar mücadelesi içerisindeler ve bu mücadele ile dünya çapında demokratik haklar için verilen genel mücadele arasında bir bağlantı olduğunun bilincindedirler. Onların kollektif toplu sözleşme hakkı şu anda sorgulanır olmuştur ve bu gelişmenin, küreselleşme politikasının bir parçası olduğunun farkına vardılar. Büyük şirketler gidere daha çok koşulları dikte ederhale gelmişlerdir: Fabrika kapatmaları, üretimlerin başka ülkelere yöneltilmeleri gibi bir de bunu serbest piyasanın yasası olarak tanımlıyorlar. Buna da giderek daha fazla işçi hakkı kurban ediliyor.
Sendika olarak, sendkanın toplumsal gücüne sahip olmayan bir hareketten ne bekliyorsunuz?
Tabii ki bu hareketin, bir sendikanın örgütlü sosyal gücü yoktur. Aynı zamanda daha da hetorejendir. Ancak büyük bir gücü var. Bu, sermayenin istediğini yaptığı bir dönemde direniş gösteren ve küreselleşen kapitalizmi tamamıyla reddeden çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu yeni bir kuşağın gücüdür. Biz hem katkıda bulunmak, hem de bazı şeyler öğrenmek istiyoruz. Sendika, onyıllardır verilen sendikal mücadelenin sonucu olan belirli temel değerleri aktarabilme durumundadır. Ancak, sendikanın da diğerlerini dinlemesi gerekir. En azından FIOM’da biz böyle düşünüyoruz.
Ne öğrenebilirsiniz?
Bir tarafta haklar ve adalet için verilen mücadelenin, geniş bir bağlantıda, yani gerçekten küresel anlamda verilmesi gereken toplumsal değişim mücadelesi olduğunu. Bunu genç insanlar çok iyi anlamışlar. Ben, dünyanın bugünkü durumunun analizi konusunda da çok şey öğrenebileceğimize inanıyorum. Hareket içerisinde çok uluslu şirketlerin rolü üzerine hayli tartışılmakta örneğn. Etkin olduğumuz yerlerden hareketle, toplumun ve dünyanın olası değişimi konusunda bir yaklaşımı öğrenebiliriz. Eğer sendikalar kazanımlarının savunulması ve geliştirilmesi konusunda gerçek bir mücadele vermezlerse, küresel seviyede bir şeyleri elde edebilmeyi beklememeliler. Bu uluslararası işçi konvansiyonunun tanımladığı işçi haklarında başlar. Gerçi bunlar minima haklardır, ama ne de olsa: kollektif toplu sözleşme ve sendikal örgütlenme hakları ile zorunlu çalıştırma ve çocukların çalıştırılmasının yasaklanmasını içermektedir. Bugün bir çok ülkede bu minimal haklar dahi yoktur. Bu hakların sorgulanmasının küreselleşme il bağlantılı olduğunu ve buna karşı mücadelenin, salt oradaki işçiler tarafından değil, küresel çapta verilmesi gerektiğini görüyoruz. Sendikaların daha da açık olduğu ülkeler de var. Porto Alegre’de Brazilyalılar ve Arjantinliler bu konuda bilgi verdiler. Onlar, sosyal yapılanmalar değişti diye salt işyeri gerçeğine bağlı kalmıyorlar.
Kaynak: Junge Welt gazetesi