MARKSİZM
Geri

TARTIŞMA

GÜNÜMÜZDE “SINIF” VE SINIF KURAMI

»Reel sosyalizmin bir alternatif olarak ortadan kalkması, sosyal devlet yapılanmalarının budanmasını teşvik edecek mi? Şimdi sermaye, uzlaşma yerine sınıf çatışmasını körükleyecek mi? Böylelikle sınıfların ve çelişkilerinin sosyal (kontur)ları daha mı belirgin hale gelecek?« – bu soruları Heinz Jung bundan tam on yıl önce sormuştu.

Jung’un soruları -o dönemin gelişmeleri ışığında beklenebilir olsa da- retorik sorular değildi.1995 yılı sonunda sınıf kuramları sorunları üzerine bir dizi yayınlayan “Z” dergisinde Jung’un soruları “Evet”le yanıtlanmıştı. Tabii ki Heinz Jung başka sorular da soruyordu:»Kuzey-Güney çelişkisi, sonuçlarıyla işçi sınıfı kitlesini de içerisine alan hegemonya ve kale mentalitesine yol açacak mı?« Günümüzde bu soruya da evet yanıtı verilmelidir. Sınıf çatışmasının sermaye tarafından sertleştirilmesi ve sınıf çelişkilerinin kapitalist merkezlerde de tekrar görünür olması –günümüzde hayli az görünen-gelişmiş sınıf bilincinin belirli koşulları ile bağlantılıdır. »Subjektive Widerspruchsverarbeitung« stagnatif ve regresif formları kaideden çok istisnaîdir. Bu gerçek, solun uğraşması gereken bir merkezi sorun olarak uzun bir süre var olacaktır.

İşte tüm bunlar üzerine Almanya’da yayımlanan Marxistische Blätter adlı dergide bir tartışma başlatıldı. Günümüzde “sınıf” ve sınıf kuramı başlıklı bu tartışmada yer alan yazı ve yorumları Türkçeye çevirip yayınlamayı kararlaştırdık. Tartışmanın Türkçe konuşan marksist çevrelerin ilgisini çekeceğini ve tartışmaya katılacaklarını umuyoruz.

Başlamadan Heinz Jung’a tekrar söz verelim: »Kapitalist metropollerdeki işçi sınıfının yaşam standardının yüksek düzeyi ve dinamiği toplumsal açıdan pasifistleşmesinin ve sistem rekabetinde kapitalizmin başarı kazanmasının temel nedenlerinden biridir. Ancak, kapitalizmin bu başarısı ile sınırlar, uyuşmazlıklar ve çelişkiler daha belirgin oldu. Progresif değişim isteyenler işte bu noktalara parmak basmalıdırlar«

BURJUVAZİ KENDİ İMGESİNDEN BİR DÜNYA YARATTI

Burjuvazi, üstünlüğü ele geçirdiği her yerde, bütün feodal, ataerkil, pastoral ilişkilere son verdi. İnsanı ‘doğal efendileri’ne bağlayan çok çeşitli feodal bağları acımasızca kopardı ve insan ile insan arasında, çıplak çıkardan, katı ‘nakit ödeme’den başka hiç bir bağ bırakmadı.Dinsel tutkuların, şövalyece çoşkunun, darkafalı duygusallığın kutsal titreyişlerini, bencil hesapların buzlu sularında boğdu. Kişisel değeri, değişim değerine dönüştürdü ve sayısız yok edilmez ayrıcalıklı özgürlüklerin yerine o biricik insafsız özgürlüğü, ticaret özgürlüğünü koydu. (...)Burjuvazi üretim araçlarını ve böylelikle üretim ilişkilerini ve onlarla birlikte, toplumsal ilişkilerin tümünü sürekli devrimcileştirmeksizin var olamaz (...) Bütün sabit, donmuş ilişkiler, beraberlerinde getirdikleri eski ve saygıdeğer önyargılar ve görüşler ile birlikte çözülüyorlar, bütün yeni oluşmuş olanlar kemikleşemeden eskiyorlar. Yerleşmiş olan ne varsa eriyip gidiyor, kutsal olan ne varsa lanetleniyor ve insan, kendi toplumsal durumlarına ve karşılıklı ilişkilerine sonunda ayık kafa ile bakmak zorunda kalıyor.

Ürünleri için sürekli genişleyen bir Pazar gereksiniminin itmesiyle, burjuvazi, yeryüzünün dört bir yanına yayılıyor. Her yerde tutunmak, her yerde yerleşmek, her yerde bağlantılar kurmak zorundadır.

Burjubazi, dünya pazarlarını sömürüsüyle, her ülkedeki üretime ve tüketime kozmopolit bir nitelik verdi. Gericileri derin kedere boğarak, sanayinin ayakları altından, üzerinde durmakta olduğu ulusal temeli çekip aldı (...) Eski yerel ve ulusal yalıtımın ve kendine yeterliğin yerini, ulusların çok yönlü karşılıklı ilişkileri, evrensel karşılıklı bağımlılığı alıyor. Ve maddi üretimde olan, zihinsel üretimde de oluyor. (...)

Burjuvazi, bütün üretim araçlarındaki hızlı iyileşme ile, son derece kolaylaşmış iletişim araçları ile, bütün ulusları, hatta en barbar olanları bile, uygarlığı içine çekiyor. (...) Bütün ulusları, yok etme tehdidiyle, burjuva üretim tarzını benimsemeye zorluyor; onları uygarlık dediği şeyi benimsemeye yani bizzat burjuva olmaya zorluyor.

Tek sözcükle, kendi imgesinden bir dünya yaratıyor.

Karl Marx, Komünist Partisi Manifestosu, 1847

  • Tarih olarak şimdi, yeni binyıl'da KAPİTALİZM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER David McNally (Toronto York Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi) Devamı için -->>
K.Marks'ın Eserlerinden Seçmeler

K. Marks: 1844 Elyazmaları - Ekonomi Politik ve Felsefe

K. Marks: 1844 Manuscripts [English]

K. Marks: Feuerbach Üzerine Tezler

K. Marks: Fransa'da Sınıf Savaşımları (1848-1850)

K. Marks: Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i

K. Marks: Fransa'da İç Savaş

K. Marks: Gotha Programının Eleştirisi

K. Marks: Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı

K. Marks: K A P İ T A L, Cilt: I

K. Marks: K A P İ T A L, Cilt: III

K. Marks: Hindistan'da İngiliz Egemenliği

K. Marks: Hindistan'da İngiliz Egemenliğinin Gelecekteki Sonuçları

K. Marks: People's Paper'ın Yıldönümünde Yapılan Konuşma

K. Marks: Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'ya Önsöz

K. Marks: Ücretli Emek ve Sermaye

K. Marks: Ücret, Fiyat ve Kâr

K. Marks: Serbest Ticaret Sorunu Üzerine

Marks-Engels: Mektuplar

Not: Verilen linkler "www.kurtuluscephesi.com" adlı siteden alınmıştır. Linkler hakkındaki zorunlu açıklama bu site için de geçerlidir.