Almanya parlamentosu Perşembe günü 581 milletvekilinin katıldığı oturumunda 440 evet oyu ile Kongo’ya ordu birlikleri gönderme kararı aldı. Aynı parlamento bir saat sonra da işsizler üzerinde yeni baskı yönetmeliklerini karar altına aldı. Neyse, o ayrı bir konu. İnsanın sorası geliyor, “Kongo nire, Berlin nire” diye? Yolculuk nereye? Önce asker gönderilecek ülkeye bakalım.
1960’a kadar Belçika’nın sömürgesi olan Kongo, 2,34 milyon kilometrekarelik yüzölçümü ile dünyanın 12. büyük ülkesi. Yaklaşık 350 farklı etnik grubun yaşadığı ülkenin nüfusu ise 60 milyon. Nüfusun yüzde 80’i günde 1 ABD Doları veya daha az gelire sahip. Her ay ortalama 31 bin insan açlık, yoksulluk ve zorunlu göç nedeniyle ölüyor. Yanlış okumadınız, her ay 31 bin insan. GSMH 5,7 milyarken, dış borçları 10,5 milyar ABD Doları. 2,2 milyarlık bütçenin yaklaşık yüzde 60’ı yabancı yardımlardan oluşuyor.
Bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünde ise müthiş doğal kaynaklar var. Bakır, Kobalt, Elmas, Altın, Gümüş, Tantal, Coltan, Germanyum, Çinko, Uran, Wolfram ve Mangan madenlerinin yanısıra, Kongo Deltası’nda petrol yatakları var. Dünya Ticaret Örgütü’nün hesaplarına göre sadece madenlerin değeri 470 milyar ABD Doları. Madenlerden elde edilen metaller jet motorları ve roket yapımında kullanılıyor. Madenlerin kullanım hakkı Kongo halkının değil, uluslar arası şirketlerin elinde.
Ülkenin sömürgecilikten kurtulduğu yıl devlet başkanı seçilen sol politikacı Patrice Lumumba 1961’de Belçikalılar tarafından hunharca öldürüldükten sonra, CIA destekli darbe ile 1965’de başkanlığa getirilen Mobutu Sese Seko, 1997’de Laurent Kabila’nın darbesine kadar iktidarda kaldı. Kabila American Mineral Fields (AMFI) maden şirketi tarafından lojistik, maddî ve askerî destek aldı. Ta ki 1998’de Güney Afrika-Britanya ortaklığındaki Anglo American Corp. (AAC) tekeli lehine sözleşme yapılana dek. Tekellerin Pazar kavgası Kongo, Ruanda, Uganda, Brundi, Angola, Namibya ve Zimbave’nin katıldığı büyük bir savaşa yol açtı. 2001 Ocak’ında Kabila öldürülünce, yerine üvey oğlu getirildi. Şimdi de önümüzdeki aylarda ilk “serbest” seçimler yapılacak.
Ülkede MONUC misyonu çerçevesinde BM’in 17 bin askeri olmasına rağmen, eski sömürgeciler Kongo’nun yardım istememesini kaale almadan AB askerleri ile “serbest” seçimlerin “barış” içinde yapılmasını sağlamak (!) istiyorlar. Alman parlamentosu aldığı kararla 780 askeri Kongo’ya gönderecek. Başta 20 milyon Avro olarak hesaplanan giderler, bugün planda 56 milyona çıktı. Uzmanlar ise harcamaların 64 milyon Avro’yu geçeceğini varsayıyorlar. Bütçe açıkları ise halkın cebinden alınan KDV artırımı ile kapatılacak.
Çekirdek Avrupa “doğal kaynak zenginliği olan bölgedeki istikrar, Avrupa ekonomisine yarar” ve “Kongo’nun, Avrupa için önemli olan stratejik doğal kaynakları var” açıklamasıyla giriştiği bu maceranın hedefi açık: emperyalist sömürge avı. Silahlanma giderlerini “yoğunlaşan savunma görevleri” nedeniyle 5,8 milyardan (2005) 7,2 milyar Avro’ya (2009) yükseltmeyi planlayan Almanya, stratejik ortağı Fransa ile birlikte hem “Avrupa’nın yeni çıkarlarını” savunabildiğini göstermek, hem de AB Güvenlik Politikasının vurucu gücünü ispatlamak istiyor. Şu anda Almanya’nın yurtdışı görevlerinde toplam 7.380 askeri bulunuyor. Temmuz’dan itibaren “NATO Responce Force” çerçevesinde 6.600 askere daha görev verilecek. 1999 yılındaki CDU bağış skandalı nedeniyle sabıkası olan Federal Savunma Bakanı Franz-Josef Jung, Federal Hükümetin bu kararla yetinmeyeceğini şimdiden açıkladı. Jung anayasada değişiklik yapılması planlandığını ve hükümetinin savunma ve güvenlik tanımını yenileceğini söylüyor. 1914 geleneğinde sosyaldemokrat değerlere bir ihanet daha katan SPD yönetimi de bu yaklaşımı destekleyerek, ordunun yurtdışına gönderilmesi koşullarını kolaylaştıran yasa değişikliklerine imza attı bile. Kongo, bu gidişatın sadece bir durağı.
Çekirdek Avrupa sistematik bir biçimde silahlanarak, ordularını dünyanın dört bir yanına yayarak, kendi sınırları içerisinde orduyu kullanmak için yasalar hazırlayarak ve “Güvenlik ve Savunma Politikası”na yeni tanımlar getirerek, emperyalist planlarını uygulamaya sokuyor. Hem de demokrasi ve barıştan bahsederek. Kongo’ya demokrasi ve barışı götüreceklermiş. Hadi oradan, onu gel de külahıma anlat, sömürgeci!