“Aslan sosyaldemokrat” Deniz Baykal partisini muhafazakâr kesimlere açmayı düşüne dursun, CHP’nin kardeş partisi SPD “muhafazakârlar sağdan nasıl geçilir”i bir kez daha kanıtladı. SPD’nin çiçeği burnundaki genel başkanı Kurt Beck bir gazeteye verdiği demecinde, sosyal yardım alanları “köylü kurnazı ve edepsiz” olmakla suçladı. Gerhard Schröder hükümetinin “süper bakanı” Wolfgang Clement’in işsizleri “parazitler” diye nitelendirmesinden ve eski SPD başkanı olan şimdiki Federal Çalışma Bakanı Franz Müntefering’in tesadüfen kameralara takılan “çalışmayanlar, yemek de yemesin” lafından sonra, Beck’de baklayı ağzından kaçırıverdi.
Hani “özrü kabahatinden büyük” derler ya, eleştiri yağmuruna verdiği yanıt da buna benziyor. Gazetenin, söylediklerini kısaltarak yanlış anlaşılacak bir biçimde yayımladığını belirten Beck, aslında yardıma muhtaç olanları değil, zengin “menecerlerin işsizlere kötü örnek” olmalarını eleştirdiği söyledi. İşsizlerin milyonluk maaşların ödendiği menecerlerin “domuzdan ne kadar kıl koparırsak kârdır” mentalitisine uymamasını söyleyen Beck, yoksulluk sınırında yaşamak zorunda bırakılan insanlara “edepli davranın, hakkınız olanın hepsini istemeyin” diyerek, güzel bir edepsizlik örneği verdi.
Kamuoyu her gün hızlanan dezenformasyon ortamında önceki gün söyleneni, bugün unuttuğundan, Beck’in söyledikleri ile uygulamadaki barbar neoliberal politikalar arasında sıkı bir bağ olduğu görülmeyebilir. Beck’in söyledikleri, hükümetin sermaye endeksli politikalarını desteklemek için yürütülen iftira kampanyasının bir parçası aslında. Amaç, yılda toplam 1,5 milyar Avro tasarruf sağlayacak olan “SGB II Optime Etme Yasası”nın gerekliliğini ve devlet bütçesindeki açıkların “fazlalaşan sosyal giderler” nedeniyle büyüdüğünü propaganda etmek. 3 Mayıs’ta kabinede kabul edilen ve 1 Haziran 2006’da Federal Parlamento’dan geçirilen yasanın bazı maddelerine yakından bakıldığında, hunharlığın ne denli ölçüsüz hale geldiğini görmek olanaklı. Ne yazık ki kökeni işçi hareketine bağlı olan Alman sosyaldemokrasisi tarihsel misyon geleneğine uygun davranarak, sermayenin bu barbarlığına böylesi iftiralarla ortak oluyor.
Yeni yasa, işsizlere saatte 1 Avro’ya çalıştırılacakları işleri kabul etmeye zorluyor. Üç kez bunu reddeden bir işsiz, sadece aldığı aylık 345 Avro işsizlik yardımını kaybetmekle kalmayacak, kira yardımının da azaltılması nedeniyle evsiz-barksız kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. 25 yaşın altındaki gençlerin durumu ise daha felaket. Teklif edilen bir işi ikinci kez reddettiklerinde beş Cent alamayacaklar. Bunun ötesinde ceza hukukunda bile geçerli olan “ispatlanamayan suç cezalandırılmaz” ilkesi tersine çevrilerek, işsizler suçsuz olduklarını ispatlamak zorunda kalacaklar. Böylelikle işgüzar memurların keyfiyetine bağımlı olacaklar. Yasa ayrıca hem anayasal hak olan “kişisel bilgilerin korunması hakkını” kayıtların otomatik gözden geçirilimesi ile ortadan kaldırmakta, hem de resmî jurnalcilerle işsizlerin yaşamını kontrol etmeyi olanaklı hale getirmekte. Kitlesel işsizlik yaratan kapitalist sistemin mağdurları bu şekilde “suçlu” hale getirilmekte.
İşsizler üzerinde artırılan baskı “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” misali, bağımlı çalışanlara verilen bir mesaj aynı zamanda. Sendikal örgütlülüğün neredeyse yüzde 95 oranında olduğu işletmelerde dahi sendikal mücadeleye katılanların sayısı sürekli düşüyor ve fabrikalarda Hartz IV tartışmaları gündemden düşmüyorsa, bunun nedeni yürütülen bu iftira kampanyasıdır. Sendika yönetimlerinin hâlâ sosyaldemokrasiyi “doğal partner” olarak gördükleri ve bağımlı çalışanlar ile işsizlerin çıkarlarının örtüştüğü gerçeğine uygun davranmadıkları müddetçe, kan kaybetmeye devam edecekler ve yaratılan korku ortamındaki baygınlıklarından kurtulamayacaklardır.
Sol Parti milletvekili Katja Kipping haklı olarak Beck’i “işsizlere iftira atacağına, yılda 70 milyar vergi kaçıran sermayeye yüklensene” diye eleştiriyor. Katja’nın da SPD’nin gerçek yüzünü tanıdığını biliyorum. Belki eleştirisiyle SPD’nin yarım milyona düşen üyeleri arasında kalmış dürüst sosyaldemokratları uyarmak istemiş olabilir. Ama bana kalırsa, boşa kürek sallamasın. SPD başkanı Beck, Alman sosyaldemokratlarının gemileri yakarak, tümden sermaye tarafına geçtiklerini bir kez daha resmî ağızdan kanıtladı. Hem de edepsizce.