Pop Up Window

Murat Çakır

Avrupa’yı »yeniden kurmak«mı?

Alman Şansölyesi Angela Merkel Çarşamba günü Federal Parlamento’da yaptığı hükümet açıklamasıyla, AB-Anayasası tartışmalarını yeniden başlattı. Fransa ve Hollanda’da alınan referandum yenilgilerinden sonra neoliberal kesimlerin »muharebeyi kaybettik, ama daha savaşı kaybetmedik« anlayışıyla, yeni bir çıkış yapmaları bekleniyordu. Merkel bu çıkışın, 2007’de Almanya’nın AB Konsey Başkanlığı esnasında gerçekleşeceği sinyalini vermiş oldu.

Çekirdek Avrupa referandum yenilgisi sonrasında içine düştükleri »kurumsal krizi« atlatmak için gerekli gördüğü »düşünme molasını« bitirmişe benziyor. Yaralar sarıldı, kavgaya devam! Ve şimdiden anayasaya meşruiyet kazandırma planları basına sızdırılarak, kamuoyu çalışmalarına başlanıldı bile.

Merkel »yurttaşları birleşik Avrupa için kazanmalıyız« başlığı altında yaptığı konuşmasında, 2007’nin ilk yarısındaki başkanlık süresinde bu işi kotararak, liderliği ele geçirmeye kararlı. Zaten bunun için »Avrupa Birliği’nin tarihsel kuruluş sürecine, yeniden kurulmayı yerleştirmeliyiz« diyerek, kamuoyu tepkilerini dağıtmak istiyor.

Aslına bakılırsa Merkel’in söylediklerinin ardında, küflenmiş eski şarabı yeni şişelere doldurma uyanıklığı yatıyor. »Düşünme molası« esnasında Merkel ve ekibinin Berlin, Paris ve Brüksel’de yaptığı ve basına sızdırılarak kamuoyuna tanıttığı »gizli şömine başı görüşmeleri«nde kararlaştırılan plan, sözde »yeniden kurulmanın« nasıl olacağını gösteriyor. Buna göre AB-Anayasası’nın, birliğin nasıl işleyeceğini belirten ve temel hak ve özgürlükleri içeren ilk bölümü, politik bir açıklama ile süslendikten sonra Fransa ve Hollanda’da yeniden halk oylamasına sunulacak. Anayasanın asıl kritik bölümü olan »Uygulama Yönetmelikleri« de ardından Fransız ve Hollanda parlamentoları tarafından onaylanacak.

Bu planda yeni olarak nitelendirilebilecek bir şey varsa, o da yeni göz boyama taktiğidir. Yeni olan hiç bir şey yoktur, çünkü AB içerisinde neoliberal uygulamaları ve militarizmi değişmez anayasal hukuk seviyesine getiren bölüm »Uygulama Yönetmelikleri«dir ve halkın bu konuda söz söyleme hakkı olmayacaktır. Ve bu bölüm onaylandığı takdirde de AB üyesi ülkelerin anayasaları ve ulusal hükümranlıkları tarih olacaktır.

Fransa ve Hollanda’da yapılan referandumlarda »Hayır« oylarını örgütleyen parti ve örgütler bu oyuna gelir mi bilinmez, ama Çekirdek Avrupa her ihtimale karşı »B-Planını« da hazırlamış durumda. Bu planı hazırlama görevini üstlenen muhafazakâr Fransız hükümeti, anayasanın onaylanmaması durumunda »AB kurumlarının anayasa olmadan işlemesi« başlığı altında bir öneriyi çekmecede tutuyor. Bu öneriye göre, anayasal altyapı olmadan »Avrupa’nın terörizme ve örgütlü suçlara karşı verdiği mücadelede kolaylaştırılmış karar alma mekanizmalarının uygulamaya sokulması« ve »Avrupa’nın dış politikada yaptırım gücünün artırılması için tedbirlerin alınması« öngörülüyor. Yani anayasa kabul edilse de, edilmese de Çekirdek Avrupa neoliberalizmi ve militarizmi elindeki bütün olanakları ile uygulayacak.

Tüm bunlar şunu gösteriyor: Çekirdek Avrupa emperyalist emellerini gerçekleştirmede kesin kararlı ve Avrupa halklarına »siz isteseniz de, istemeseniz de, devlet gücü elimde olduğu müddetce ben istediğimi yaparım« sinyalini veriyor. 1940lardan beri sürdürülen politik program olarak neoliberalizm hızını arttırıyor. Kapitalizm bugüne kadar krizlerin, savaşların, toplumsal devinimlerin üstesinden gelerek yaşayabildiğini gösterdi. Sermaye ekonomik dar boğazlarla, buhranlarla, kâr oranlarının düşmesiyle, kitlesel işsizlikle, kısacası varlığını tehdit edebilecek bir çok şeye rağmen yaşayabildiğini ispatladı. Şimdi de demokrasi olmadan, sürekli savaş ve toplumların parçalanmasıyla yaşabileceğini göstermek istiyor.

Bırakılsa, onu da yapacak. Önümüzdeki dönemde »Batı Avrupa uygarlığının« barbarlığa dönüşüp dönüşmeyeceği, bu gidişata hayır diyen, sermaye egemenliğine karşı çıkan, emekten yana başka bir dünya olanaklıdır diyen güçlerin, Avrupa düzeyinde örgütlü, enternasyonalist bir direnişi örgütleyip, örgütleyemeyeceklerine bağlıdır. Karamsar bir tablo belki, ama gene de bütün olumsuzluklara rağmen, Aydınlanmanın beşiğinin karanlıklara dönüşmesine izin vermeyecek emekten yana güçlerin hâlâ var olduğuna inandığımı belirtmeliyim.

13 Mayıs 2006 tarihinde »Yeni Özgür Politika« gazetesinde yayımlanmıştır.

Tüm yazı ve çeviriler kullanılabilir. Dergimizin kaynak olarak gösterilmesi rica olunur.
Alle Beiträge und Übersetzungen können übernommen werden. Hinweis auf unsere Seite wird gebeten.