»Sükûnetle bir adım geri atın ve kendi kendinize bakın«. Çinli filozof Mo Dse önemli bir karar almadan önce böyle davranmayı öneriyor. Ben de sizlerden, istediğimiz şeyler üzerine anlaşabilmemiz amacıyla, bir an için böyle davranmanızı rica ediyorum.
Demokratik sosyalizm üzerine düşünüldüğünü tasavvur edin. Ve kendi partimizde diğerini ezmek için İzm’ler üzerine değil, iyi argümanlar üzerine düşünüldüğünü farz edin.
Tüm katılımcıların, aramızdan bazılarının sosyal yönelimli bütçe politikalarından, yerel politikalardan ve diğer pratik sorunlardan diğerlerine nazaran daha çok şey bilmesini, diğer bazılarının da haklı olarak kapitalizmin insan düşmanı yapısına dikkat çekmelerini, bizi ayıran değil, birleştiren ve kazandıran bir durum olarak algıladıklarını düşünün. Ve bu durumun zorunlu olarak, herhangi bir akımın çoğunluk kazanmasına kadar tahammül edilen bir durum olarak görülmediğini farz edin. Çağdaş bir sol partide yeni olan, açık sol emansipatif profil ile politikasının kültür dolu tartışma ve uzlaşma süreçleri arasındaki, güçlü yönetim ile üyelerin rota belirlenmesine demokratik katılımı arasındaki, sürekli ve son derece zorlayıcı balans ayarıdır. Sol partinin toleranslı bir »BİZ« duygusuna gereksinimi vardır, tek boyutlu duygulara değil.
Solun gerçekle olan ilişkisinde diyalektikle hiç bir sorunu olmadığını tasavvur edin: yani hem kapitalizmin barbarlığa dönüşme tandansına karşı mücadele etmek, hem de aynı zamanda bu toplumun gelişme potansiyellerini, kendi reform projelerimiz için başlangıç noktası ve fırsatlar içerdiğini kavramak. Bu toplumun yaşamaya değer taraflarını kabul etmek ve »mutlak hayır« ile çoğunluğun yaşam duygusunu dışlamamak. Ama, sosyaldemokrat düşüncede olduğu gibi, kapitalizmin dayanılabilir şekillendirilmesi olarak değil elbette.
Şimdilik geçerli olan maalesef şudur: Demokratik sosyalizm, son genel seçimlerde Almanların yüzde 91,3’ünün seçmediği bir düşüncedir. Demokratik sosyalizmi, halkın büyük bir çoğunluğunun usuna ve duygusuna ulaşabilecek bir şekilde yaşamak ve anlatmak, her zaman görevimiz olacaktır. İşte, hedeflediğimiz yeni sol parti tam da bu görevi yerine getirmelidir.
Bertold Brecht ulaşılmak istenilen sosyalizm hakkında, onu komünizm olarak nitelendirip, tüm iyimserliği ile şunu yazmıştı: »o makuldür, onu herkes anlar«. İvedi sorunların çözümü için makul konseptler peşine düşmek bir çok insanın, örneğin asgarî ücret, çalışma sürelerinin kısaltılması, kamu tarafından teşvik edilen istihdam, adil vergiler, temel güvence ve kamusal var olma güvencesi gibi konularda bizden beklediği temel yaklaşım budur. Ve tabii ki bu konseptlerin gerçekleştirilebilmesi için görünebilen uğraşlar da. Demek ki gerçekleştirilebilecek somut projeler, sol partinin, kendisinden beklenen kullanım değeridir. Ancak bu daha adil bir dünya için bir toplum konsepti demek değildir.
Hedef olarak demokratik sosyalizm
İncil’de, Salomo’nun Sözleri 29-18, »Sanrısı (vizyonu) olmayan halk, mahvolur« diye yazar. Birincisi: demokratik sosyalizm bir çoğumuz için emansipatif hareketin hedefidir: sömürüsüz ve baskısız, barışçıl, daha iyi ve daha başka bir adaletli toplum. Programatik Köşe Taşları’nda »bir çoğumuz için« kelimeleri kullanılıyor. PDS için kendi kendini demokratik sosyalizmin partisi olarak tanımlamak süresiz bir şekilde geçerliydi. Ancak yeni sol parti, kuruluşunda, ortak antineoliberal yolumuzda kendilerini demokratik sosyalist olarak tanımlamayanlar için de açık olacak. Bu, kimliğimiz üzerine yürüteceğimiz uzun vadeli tartışmanın bir sorunu olacaktır.
Yol ve transformatik süreç olarak demokratik sosyalizm
Programatik Köşe Taşları’nın önümüzde duran ikinci taslağı, sol partinin verili neoliberal çıkış koşulları altında toplumun sosyal ve emansipatif değişimini başlatmak için günümüz mücadelelerindeki güç dengelerinin değiştirilme oranı ölçüsünde gerçekleştirilebilecek reel önerilerde bulunduğunu gösteriyor. Programatik Köşe Taşları, bağımlı çalışanlar ve dışlananlar için bugün olanaklı olan iyileştirmelerin, toplumsal transformasyonun yeni bir denemesini başlatacağına dikkat çekiyor.
Soldan gelen reform adımlarıyla, devrimci değişim birbirlerine karşıt olarak konulmamaktadır. Aralarındaki çelişki, transformasyona yönelik politika biçiminde çözülmeye doğru hareket etmekte. »Bizim için demokratik sosyalizm günümüz toplumunda başlayan ve aynı zamanda günümüz toplumunun ötesini gösteren emansipatif ve transformatik bir süreçtir«. Yani, ikincisi: demokratik sosyalizm uzun bir yol ve transformasyon süreci olarak algılanmaktadır.
Değerler sistemi olarak demokratik sosyalizm
Bir toplumdan, tamamen farklı olan bir diğerine, muhtemelen uzun bir değişim süreci sonrasından ve sayısız adımlar ve kırılmalardan sonra geçebileceğiz. Ama bütün bunların arasında bağlayıcı olan, bu uzun yolun, gerek günümüzde, gerekse de uzun vadede her defasında kâr mantığına karşı olan değerlere göre aynı hedefe yakınlaşmaktır. Var olmayı güvence altına alacak istihdam, sosyal kökenden bağımsız ulaşılabilecek yüksek kaliteli daha fazla öğrenim, sağlık hizmetlerine daha fazla sosyal açıdan eşit ulaşım ve her alanda alınan toplumsal kararlara daha fazla katılım. İçeriği özgürlük, eşitlit ve dayanışma olan daha fazla adalet, herhangi bir zaman için değil, bugün, yarın ve öbürgün için istenmelidir. Demokratik sosyalizmi, sorunlarına bugün çözüm arayan insanlar için dünyevî bir mesele yapan budur. Uzak bir hedef olsaydı, toplumun sadece, günümüzün sorunlu yaşamından çok sanrıları ile ilgilenen küçük bir kesiminin meselesi olurdu. Ayrıca bu yolda asıl bağlayıcı olan, demokratik sosyalizmin, çokluğun kolektif bir arama ve tartışma süreci sonunda bulunabilir olmasıdır. İşte bu nedenle de parti ve toplum içi demokrasi, demokratik sosyalizm ve yeni, çağdaş bir sol parti için yepyeni bir önem kazanmaktadır.
Üçüncüsü: bu transformasyon süreci içerisinde tek tek her adımı birbiri ile bağlantılı kılan, demokratik sosyalizmin, her adım ve uzak gelecek için örnek resim çıkartılabilecek bir değerler sistemi olarak algılanmasıdır. Yani, »her bireye özgürlük, sosyal güvence ve dayanışma içerisinde, kendisinin belirleyeceği bir yaşamdan eşit pay almanın garanti edildiği« bir topluma yakınlaşma.
Emansipatif örnek resmin merkezindeki bireysel özgürlük
Yani demokratik sosyalist gelişmenin merkezinde bireyin özgürlüğü stalinist egemenlik biçimlerinden ve küresel piyasalardaki en güçlülerin neoliberal özgürlüğünden kesin bir çizgiyle ayrılarak. Neoliberal egemenlikten ve patriarkal egemenlik ile tüm diğer hiyerarşilerden kurtulma ile oluşturulacak eşitlik ve katılımcı-paylaşımcı demokrasi. Toplumsal eşit katılımın, her bireyin özgürlüğünün önkoşulu olarak talep edilmesi, başka hiç bir parti tarafından dile getirilmemektedir. Ancak, sosyaldemokrat ve yeşil partilerin üyelerinin bir kısmında bu düşünce yabancı bir düşünce değildir.
Demokratik sosyalizm ve mülkiyet
Herkesin ve tek tek her bireyin özgürlüğünün vurgulanması, iktidar ve mülkiyet sorununun yerine konularak önplana çıkartılmaması nedeniyle sosyalist bir vurgudur. Aynı zamanda, bu özgürlük, Programatik Köşe Taşları taslağında belirtildiği gibi »insanın aşağılanan, esirleştirilen, yalnız bırakılan, hor görülen bir varlık olmasına neden olan bütün mülkiyet ve egemenlik ilişkilerinin alaşağı edilmesiyle« (Marks) bağlantılı olarak vurgulanmaktadır.
Mülkiyet sorununda programatik çıkış noktası tekil bir kamulaştırma eylemi değil, aksine demokrasinin, var olan bütün mülkiyet biçimlerinin sosyal kriter hükümranlığı altına sokulacak bir biçimde yenilenmesidir. Bu çerçevede Programatik Köşe Taşları taslağında
- kamusal mülkiyetin nasıl savunulup, genişletilebileceği ve nasıl daha etkin ve daha sosyal kullanılabileceği,kamusal mülkiyetin nasıl demokratik katılım tarafından taşınacak, yani kurtuluşcu bir karakter kazanabilecek biçimde şekillendirileceği ve
- mülkiyetin hangi alanlarda toplumsal mülkiyet perspektifinde belirleneceği
konusunda geniş bir tartışma başlatılmıştır.
Kendi kendini, elips resmine göre programatik tanımlama
Oluşmakta olan yeni sol partinin programatiği, WASG’nin istihdam ve sosyal devletin yenilenmesine odaklanan tanımlaması ile, Sol Parti.PDS’nin geçerli olan parti programında yer alan ve demokratik sosyalizmin herkesin bireysel özgürlüğünün dayanışmacı bir yaşamın temel koşullarında toplumsal eşit bir biçimde pay almasıyla oluşturulması anlamına geldiğini belirten, özgürlükçü sosyalist temel düşüncesini bir araya getirmektedir. Köşe taşlarında ifadesini bulan programatik anlayış, bir elips misali bu iki merkez nokta etrafında dolanmakta ve sürekli, balansta durmayı aramaktadır.
Programatik Köşe Taşları’nda bir tarafta yeni bir istihdam politikasına, yenilenen sosyal güvenlik sistemlerine ve kamu yararına yükümlü kılınan bir ekonomi politikası, geniş bir yer almaktadır.
Diğer tarafta da aydınlanmaya ve büyük kurtuluş hareketlerine bağlı olma, insan hakları ve toplumun demokratikleştirilmesi için mücadele, sol partinin feminist tanımlanması, çalışma dünyasının ve sosyal sistemlerin cinsiyetler arası adalet anlamında şekillendirilmesi, genelde hiyerarşi karşıtı pozisyonlar, en alttan başlayan bir politika söylemi, kültürel özgürlük ve çoğulculuk, Porgramatik Köşe Taşları’nın çeşitli bölümlerinde okunabilmektedir.
Solun stratejik temel görevi
Köşe taşlarında »Yön değişiminin önkoşulu olarak güç ilişkilerinin değişimine katkıda bulunmak, solun stratejik temel görevidir« denilmekte. Yani, birincisi, ikincisi ve üçüncüsü olarak: kendi politik önerilerimizle ve başkalarına karşı açıklıkla geniş bir ittifakın oluşmasına katkıda bulunmak, sosyal hareketlere ve onların kolektif üretkenliğine daha açık bir ilişki kazanmak ve bunun için sol içerisinde gerekli olan kültür kırılmalarını gerçekleştirmek temel görevimiz budur. Çünkü, bu değişim olmadan, hiç bir şey değişmeyecektir.
Prof. Dr. Dieter Klein, Rosa Lüksemburg Vakfı’nın yönetim kurulu üyesidir. Aynı zamanda Sol Parti.PDS ve WASG’nin birlikte oluşturmaya çalıştıkları yeni birleşik sol partinin program grubu üyesidir. Bu metin, Dieter Klein’ın program tartışmalarının yapıldığı bir toplantıda yaptığı konuşmadan Türkçeye çevrilmiştir.